Maskeleri sıcak suya basıp içinden parazitler, kurtçuklar, dahası nanorobotlar çıktığını iddia edenler, son birkaç günde epey kontrolsüz bir "deneyle" milyonlarca görüntüleme elde ettiler. Videolarda ıslak maskelere, telefon kameralarıyla yaklaşılıyor ve hareket eden "akıllı" yapılar tespit edildiği öne sürülüyor.
Robot değil, kumaş
Bu iddiayı çözümlemek için öncelikle maskelerin yapısına bakalım. Daha önce maskelerin etrafındaki çeşitli soruları dosya yazımızda ele almıştık. Maskeler üç katmandan oluşuyor. Maskelerin ilk ve üçüncü katları “nonwoven” (dokunmamış) kumaştan, orta katmanı da filtreleme işlevini gören “meltblow” (eritilerek yapılan) kumaştan yapılıyor. Bu katmanlarda polipropilen yani termoplastik bir polimer kumaş kullanılıyor. Bu kumaşın cerrahi maskelerde kullanılması da öneriliyor. Polipropilen çeşitli evsel ve tıbbi ürünlerde zaten kullanımda.
Bu maddenin, 80 derece sıcaklığın üzerinde kullanılması ise önerilmiyor. Çünkü ürünün kalitesi bozuluyor. Suyun kaynama sıcaklığı ise 100 derece ile polipropilenin bozulma sıcaklığının üzerinde. Yani maskeler kaynar suyla buluşursa, maddenin yapısı bozuluyor. Bekleme süresi arttıkça maskenin sıcaklığı da artacağı için, madde yapısı daha da bozuluyor. Oysa SARS-CoV-2’nin ölmesi için beş dakika 60 derece sıcağa maruz bırakmak gerek. Yani maskenizi dezenfekte etmek için kaynar su kullanmanız gerekmiyor. Zaten cerrahi maskelerin sık değiştirilmesi ve ardından çöpe atılması tavsiye ediliyor.
İpliğin üretim aşamasından.
Bu kumaş üretilirken nanoteknoloji kullanılıyor, ancak bunun sebebi robot ya da parazit üretmek değil, ipliklerin çapının bir mikrometreden daha ince olabilmesini sağlamak. Böylece kumaş virüsleri taşıyan damlacıkların geçişini daha iyi önleyebiliyor. Plastik bazlı kumaşın korumaya devam edebilmesi için yapısının bozulmaması lazım.
İddialar diğer ülkelerde de benzer videolarla yayıldı. Bir YouTube videosunda izleyicinin “benimki alkolle ve silver ionlarla ölmedi, çakmakla yakınca yok oldu” dediği görülebiliyor. Kumaşın yanınca yok olması beklenen bir şey. Yani videoda görülenler robot değil, sentetik iplikler.
Teyit, iddiaları cevaplamak için İstanbul Teknik Üniversitesi Tekstil Teknolojileri ve Tasarım Fakültesi’nden Doç. Dr. Ali Kılıç ile iletişime geçti. Kılıç, görünenlerin boyutları dolayısıyla nanorobot olamayacağını, maske kumaşına başka bir elyaf karışmış olabileceğini söyledi. Kılıç'a göre de görüntüdekilerin nanorobot olması mümkün değil.
Benzer iddialar geçtiğimiz aylarda Almanya’da test çubukları için gündeme gelmişti. Çeşitli organizasyon ve haber merkezlerinin incelediği iddialar yanlışlanmıştı. Adli tıp bilimcisi ve kriminal biyolog Max Benecke, bu iddiaları araştırmış ve görünenlerin üretimde çalışanların kıyafetlerinden ya da fabrikada uçuşan tozlardan gelmiş olabileceğini belirtmişti. Ürünler tozsuz bir ortamda üretilemediği için de üretimden sonra tekrar dezenfekte ediliyordu.
Bu kumaş parçaları siyah olmak zorunda da değiller. Siyah ya da koyu renkli olanların fark edilmesinin nedeni beyaz bir arkaplan üzerinde inceleniyor olmaları. Arkaplanın rengi değiştiğinde daha açık renk kumaş parçalarıyla da karşılaşılabilir.
Hareket etmeleri doğal
Kumaş parçalarının hareketlerini açıklayabilecek ise birkaç neden bulunuyor. Öncelikle bu parçacıklar çok hafifler. Bu en ufak hava akımında harekete açık hale gelmelerine neden oluyor. Ayrıca videolarda kumaşların ıslatıldığı görülüyor. Kurumaya başlayan bir iplik parçası fiziksel sürecin parçası olarak bu sırada hareket edebilir. Zaten plastik bazlı maddelerden üretilen maskeler elektriklenmeye de maruz kalabilirler. Bu epey doğal. Öte yandan kaynar su gibi dışsal etkenlerle yapılarının bozulması da harekete yol açabilir.
Kuruma süreçlerini ele alan YouTube videosu.
Modern tıpta çeşitli teşhis ve tedavilerde minik cihazlar kullanılabiliyor. Örneğin deri altına yerleştirilerek düzenli olarak kan şekerini ölçen robotlar mevcut. Ancak bu teknoloji halen emekleme aşamasında ve çok pahalı. 8 milyarlık dünya nüfusunun her gün kullanmak zorunda olduğu cerrahi maskelerin her birine onlarca nanorobot yerleştirmek olası değil.
Ayrıca “nano” kelimesi bir ölçü birimi olarak gözle görülemeyecek kadar küçük. Bu boyuttaki (metrenin milyarda biri kadar) herhangi bir yapıyı telefon kamerası ile görmek mümkün değil; özel mikroskoplar gerekli. NTV’ye konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı İftihar Köksal da, bu noktaya değinerek iddiaları yanlışlıyor.
Videoların hangi şartlar altında çekildiği ve çeken kişilerin niyetini bilmek de mümkün değil. Videolarda laboratuvar ortamında kontrollü ve bilimsel bir deney söz konusu değil. Maskelerde görünenler gerçekten “akıllı” olsaydı dahi, oraya deneyi yapanlarca manipülasyon amaçlı yerleştirip yerleştirmediklerini bilemezdik.
İddialar Doğruluk Payı ve doğrulama da yapan Evrim Ağacı’nın kurucusu Çağrı Mert Bakırcı tarafından da daha önce yanlışlanmıştı.