Kirazlı Köyü, Balaban Mevkii’nde Alamos Gold isimli maden şirketinin altın arama çalışması bir süredir ülke gündeminde. Bazı sivil toplum örgütleri, sanatçılar ve vatandaşlar altın madeni arama çalışmasının bir an önce durdurulmasını istiyor.
Hem kamu kurumları hem de devlet yetkilileri tarafından son haftalarda Kirazlı’da devam eden çalışmalar hakkında dile getirilen birçok iddia sosyal medyada ve basında kendine yer buldu. Bu tartışmalar kapsamında Kirazlı’nın aslında Kaz Dağları’yla bir bağlantısı olmadığına yönelik iddialar medyada yer aldı.
Öte yandan Kirazlı’nın Kaz Dağları bölgesi ile bir bağlantısının olmadığı iddiası doğru değil. Medyada yer alan 40 kilometrelik mesafeye dair açıklamaların kaynağı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Kaz Dağları ile Kirazlı Balaban Tepesi’nin arasındaki mesafe ölçülmeye çalışılırken sadece Kaz Dağları Milli Parkı ve Kirazlı arasındaki kuş uçuşu mesafe dikkate alınmış. Bu referans noktasının Milli Park’ın hangi noktasından alınmış olduğu tam olarak bilinmiyor. Bunun yanı sıra Kaz Dağları bölgesinin yalnızca Milli Park’ın kapsadığı alandan ibaret olmadığı söylenebilir. Kirazlı, sahip olduğu ekosistem itibariyle “Kaz Dağları Yöresi” içerisinde değerlendiriliyor.
Kirazlı Kaz Dağları’na 40 kilometre uzaklıkta mı?
A Haber, Star ve Takvim’de yer alan bazı haberlerde ağaçların kesildiği Kirazlı mevkiinin Kaz Dağları’na 40 kilometre uzaklıkta bulunduğu iddia ediliyor. Bu iddianın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 29 Temmuz 2019’da yaptığı açıklamaya dayandığı anlaşılıyor.
Kirazlı’nın Kaz Dağları’nın bulunduğu bölgede olup olmadığını söyleyebilmek için bölgenin coğrafi konumuna bakmak gerekiyor.
Kaz Dağları bölgesi, Kuzey Ege’de Çanakkale Boğazı ve Edremit Körfezi arasında birçok tepelik ve küçük dağın bir araya gelmesi ile oluşan bir sıra dağlar silsilesi olarak değerlendiriliyor. Bu dağ silsilesinin herhangi net bir sınırı yok. Nasıl ki şehirler arası mesafeyi belirtirken o şehirlerin hangi noktalarının referans alındığını belirtmemiz gerekiyorsa böyle bir iddia için de Kaz Dağları’nın hangi noktasından referans aldığımızı belirtmemiz gerekiyor. Bakanlığın açıklamasında sadece Kaz Dağı Milli Parkı’nın referans alındığı söyleniyor. Fakat parkın hangi noktasının referans seçildiği belirsiz.
Örnek olması açısından aşağıdaki görsellerde Edremit sınırları içerisinde yer alan 20 bin hektarlık Milli Park’ın farklı noktalarından kuş uçuşu uzaklık hesabı yer alıyor. Parkın kuzey-güney doğrultuda kuş uçuşu mesafesinin 21 kilometre olduğu da göz önünde bulundurulduğunda referans noktası değiştikçe mesafenin de değişeceği söylenebilir.
Referans olarak Kaz Dağları Milli Parkı’ndan rastgele bir nokta seçilip maden çalışması alanıyla arasındaki kuş uçuşu uzaklığı hesaplandığında karşımıza 41,2 kilometrelik bir uzaklık çıkıyor.
Kaz Dağları Milli Parkı’nın sınırları içerisindeki başka bir nokta referans alındığında ise karşımıza yaklaşık 48,1 kilometrelik bir mesafe çıkıyor.
Son haritadan ağaç kesiminin yapıldığı bölge ile Kaz Dağları Milli Parkı’nın Çanakkale sınırlarında yer alan bir noktasını kıyasladığımızda mesafenin 31 kilometre çıktığı görülebiliyor.
Milli Park’ın internet sitesinde parkın sıradağlar içerisinde yaklaşık 21 bin hektarlık alanı kapsadığı bilgisi bulunuyor.
Kaz Dağları Milli Parkı ve kapsadığı alan göz önünde bulundurulduğunda ve parkın Pınarbaşı mevkiinden Kirazlı’ya bir ölçüm yapıldığında bakanlığın açıklamasından farklı olarak 48,9 kilometrelik bir uzaklığı bulmuş oluyoruz:
Kaz Dağları bölgesinin sadece Kaz Dağları Milli Parkı ile sınırlı olmadığını söylemek mümkün. Biga Yarımadası bir bütün olarak Kaz Dağları ekosisteminden besleniyor. Yani sınırları çok keskin bir coğrafi bölgeden bahsetmiyoruz.
Kirazlı’yı Kaz Dağları ekosisteminden ayrı değerlendirmek mümkün değil
Yukarıda Kaz Dağları bölgesinin belirli bir sınırının bulunduğunu söylemenin pek de mümkün olmadığını belirtmiştik. Basında yer alanhaberlerden de Ege’nin kuzeyinde bulunan bu bölgenin sıklıkla “Kaz Dağları” olarak ifade edildiği anlaşılıyor.
1999’da TÜBİTAK dergisinde Kaz Dağları’nın florası ile ilgili yayımlanan bir makalede Kaz Dağları bölgesindeki bitkileri anlatmak için yaklaşık 700 kilometrekarelik bir alandan bahsedilmiş. Bu büyüklükteki bir alanda Kirazlı ve çevresindeki bitki türlerinin de bulunduğu söylenebilir. Kaz Dağları Ulusal Çalıştayı el kitabında ise bölgedeki yükseltilerin aynı tektonik hareketlerden kaynaklandığını ve Biga yarımadası ekosisteminin bu sebeple bir bütün olarak değerlendirilebileceği bilgisi bulunuyor.
Bu konuda daha ayrıntılı bilgi almak için Teyit, İstanbul Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay’a ulaştı. Tolunay, söz konusu bölgenin benzer tektonik hareketlerle oluştuğunu, Biga’da yer alan sıradağların ve Kaz Dağları silsilesinin oluşumuna etki eden yeryüzü hareketlerinin geçmişte Erdek Körfezi ve Armutçuk’a kadar uzanan yükseltileri oluşturduğunu belirtti. Ayrıca Doğanay, Kaz Dağları’ndaki su kaynaklarının Biga yarımadasının neredeyse çoğu yerini beslediğini ve bu kaynakların Kuzey Ege’ye döküldüğünü, bu sebeplerle benzer yer altı ve yer üstü suları ile beslenen coğrafyanın bilimsel olarak “Kaz Dağları Bölgesi” olarak ele alındığını dile getirdi.
Kirazlı ve çevresinin Kaz Dağları ekosisteminden ayrı değerlendirilemeyeceğini bilgisine Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş’in “Kaz Dağı, Kaz Dağı yöresi ve Kaz Dağı yöresi etkileşim alanı kavramları üzerine düşünceler” başlıklı yazısından da ulaşılabiliyor. Murat Türkeş, yazısında şu açıklamalarda bulunuyor:
“Kaz Dağı yalnız dağın yüksek bölümleri ve dorukları olarak ele alınmamalıdır. Bu, Kaz Dağı adına sıkça yapılan en önemli yanlışlardan ve haksızlıklardan birisidir. Bu noktada, ‘yöre’ kavramı üzerinde durmak gerekiyor. Yöre, tanım olarak, ‘doğal-coğrafi (fiziksel, hidrolojik, ekolojik, biyolojik, kültürel, vb.) özelliklerin bir bütünlük gösterdiği en küçük coğrafi alan birimidir.’ Kaz Dağı ve yakın çevresindeki ovalar, alçak platolar bile birlikte bir bütün olarak dağ sistemi ve coğrafi bir alan birimi olarak Kaz Dağı Yöresi şeklinde ele alınmalıdır.
Dağlar ve dağlık yöreler, çevrelerine göre su toplama alanları olma özellikleri nedeniyle, biyolojik, tarımsal, arkeolojik, kültürel, turizm vb. zenginliklerin beslenme kaynaklarıdır. Bu yüzden, dağların sürdürülebilir kullanımı, onların bir ekolojik, fiziksel ve kültürel sistemler bütünü olduğu gerçeği ile ele alınmalıdır.
Kaz Dağı Yöresi Etkileşim Alanı olarak kabul edilmesi gereken Biga Yarımadası’ndaki dağlar haritalarda Kaz, Kavak, Sakar, Ağı, Armutçuk, Kayacı (Balaban) ve Dede olarak sıralanmıştır. Kaz Dağı, Karamenderes, Kocaçay, Biga Çayı ile güneye dökülen akarsuları besleyerek çevresindeki yaşamın can damarlarını oluştururken, Kirazlı Balaban Dağı da Çanakkale yerleşmesinin içme ve sulama suyunu sağlayan Atikhisar Barajını beslemektedir.”
Bu açıklamalardan hareketle Kirazlı’nın Kaz Dağları yöresinden ayrı düşünülemeyeceği,çevresinde o bölgeyi besleyen su kaynaklarının ve bunlarla bağlantılı olarak da bitki örtüsünün benzer olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Yani Kaz Dağları’ndan çıkan suların Biga Yarımadası’ndaki tüm coğrafyaya etki ettiği belirtilebilir.
Biga yarımadasının Kaz Dağları ekosisteminde değerlendirildiğine bir diğer örnek ise bölge hakkında düzenlenen Uluslararası Kaz Dağları ve Edremit Sempozyumu. Sempozyum metinlerinde Kaz Dağları silsilesi ve çevresinin arkeolojiden tarihe coğrafyadan mitolojiye ve biyolojiye kadar geniş bir yelpazede yapısı hakkında bilgi verilirken yöre bir bütün olarak ele alınmış.
Kaz Dağları’ndaki bitki türleri Kirazlı’da da bulunuyor
Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan’ın da çevredeki hayvan ve bitki ekosisteminden ötürü Kirazlı’nın Kaz Dağları’ndan ayrı düşünülemeyeceğini belirten açıklamaları bulunuyor.
Türk Tabipleri Birliği’nin de 2013’de yayımladığı Kaz Dağları ve Çanakkale Yöresi Madencilik Girişimleri Raporu’nda yapılan maden çalışmalarının insan sağlığına etkisinin geniş bir coğrafyayı kapsayacağı bilgisi bulunuyor. Çanakkale ve Balıkesir’de yer alan barajların maden çalışmasından etkilenmesi raporda buna sebep olarak gösterilmiş.
Kaz Dağları’nda macar meşesi, saçlı meşe, tüylü meşe, Anadolu palamut meşesi, mazı meşesi ve karaçam gibi pek çok ağaç türü bulunuyor. Adı geçen meşe türlerinin yayılış alanlarının Kaz Dağları ve çevresindeki coğrafyada olduğu bilgisine Türkiye’nin Meşe Türleri Kılavuzu’ndan ulaşılabilir. Bunun yanı sıra Kaz Dağları’na özel bir tür olan Kaz Dağı Göknarı da Biga yarımadasında bulunuyor.
Kirazlı ve Kaz Dağları’ndaki abiyotik ve biyotik faktörler farklı mı?
Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz konu üzerine yaptığı bir açıklamada Kirazlı bölgesinin abiyotik ve biyotik faktörlerinin Kaz Dağları ile tamamen farklı olduğunu belirtiyor. Fakat bu iddia doğru değil. Biyotik faktörlerle bir bölgedeki canlılar yani bitki ve hayvanlar kastedilirken; abiyotik faktörlerle iklim, sıcaklık gibi etmenler ifade edilmek isteniyor. Bitki türleri açısından bölgede Kaz Dağları’yla bir farklılık olmadığını belirtmiştik. Ayrıca iklim açısından da birbiri ile alakasız iki noktadan bahsetmiyoruz. Coğrafi Bilimler Dergisi’nde 2007’de yer alan “Kaz Dağı Kuzey Kesiminin (Bayramiç-Çanakkale) Jeomorfolojisi” isimli bir makalede de iddia konusu Kirazlı bölgesinin, Kaz Dağları ile birlikte ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Bunun sebeplerinden biri olarak da Biga yarımadasının geçişli ikliminin oluşmasının belli dönemlerdeki tektonik faktörlere bağlı olduğu ifade edilmiş. Bir bölgenin ikliminin oluşmasındaki en önemli faktörlerden biri yer şekilleri olduğu için farklı iklimlerden söz etmek bu sebeple de mümkün değil.
Kısacası Kaz Dağları’nın, sınırları belli bir alandansa bir yöre olarak ele alınmasının sebebi bölgenin aynı tektonik hareketlerle oluşmuş olması ve aynı iklime sahip olması. Bunun yanında diğer nedenler ise Kaz Dağları’nda doğan birçok su kaynağının yöredeki toprakları beslemesi ve bitki örtüsünün aynı olması.
Benzer bir örnek olarak Fransa, Almanya, İsviçre ve Avusturya’dan geçen Alp Dağları gösterilebilir. Çünkü Alp Dağları’nın oluşturduğu göller, nehirler ve bitki örtüsü sadece dağlarla sınırlı değil. Alp Dağları alanı denilince çevresindeki ülkeleri de besleyen bir coğrafyadan bahsetmiş oluyoruz.
Peki Kirazlı nereye yakın?
Altın madeni projesi için Orman İşletme Müdürlüğü tarafından ağaç kesiminin yapıldığı yer Çanakkale’ye bağlı. Kirazlı ve çevresinde yer alan 200-900 metre yüksekliğinde bulunan yükseltiler “Biga Dağları” olarak ifade ediliyor. Doğa Derneği’ndeki bilgilere göre ise Kirazlı’daki tepe bu dağlar içerisinden Kestane Dağı’na yakın bulunuyor. Kirazlı, Kestane Dağı’nın en yüksek noktasına 5,7 kilometre uzaklıkta. Kestane Dağı, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından koruma statüsündeki bir bölge olarak değerlendirilmemiş.
A Haber, Takvim, Yeni Asır ve Türkiye Gazetesi’nde 5 Ağustos 2019’da yer alan bir haber kapsamında Kirazlı’daki maden arama çalışmaları için kesilen ağaçlara çok yakın bir köyün muhtarı ve aynı zamanda Çanakkale Muhtarlar Derneği Başkanı olan Mehmet Ali Uzun ve Orman Mühendisleri Odası Başkanı Hasan Türkyılmaz’la röportaj yapıldı. Röportaj sırasında maden şirketinin çalışmaları hakkındaki iddialar ele alındı.
A Haber Kirazlı’ya en yakın köyde değildi
A Haber’in paylaştığı röportajda muhabir, Serçiler Köyü’ne yakın bir noktada olduğunu belirtiyor ve buranın çalışmaların devam ettiği bölgeye en yakın köy olduğunu ifade ediyor.
Google Haritalar’dan Balıkesir - Çanakkale Yolu’na yakın bir konumda yer alan muhabirin Çanakkale Muhtarlar Derneği Başkanı ile röportaj yaptığı nokta görülebiliyor.
Söz konusu nokta Serçiler Köyü’nün göründüğü bir tepe. Fakat videoda görülen tepelerin Kaz Dağları ve ağaçların kesildiği maden sahası ile alakalı olmadığı söylenebilir. Kirazlı tepesi Balaban mevkiine 28 kilometre uzaklıkta bulunan köyü Google Haritalar’dan görebilmek mümkün.
Google Haritalar’da yer alan uydu görüntüsünden ağaçların kesildiği bölgeye daha yakın köyler (Cazgirler, Dedeler) bulunduğu görülebiliyor.
Google Haritalar’da yer alan fotoğraftan, röportajın Serçiler Köyü’nün kuzeyinden güneyine doğru bir açıda gerçekleştirildiğini söylemek mümkün.
Köy muhtarı röportajın son kısmında Kaz Dağları’nın köyden görülemediğini de belirtiyor.
Röportajın yapıldığı noktadan Kaz Dağları’nın görülememesinin sebebi ise köyün etrafındaki Kayalı Dağı mevkiinde yer alan başka tepeler. Google Earth Pro’nun üç boyutlu görüntülemesi yardımıyla röportajın yapıldığı noktada görülebilen yer şekillerine ulaşabiliyoruz.
Röportajın yapıldığı açıdan etrafta görülebilen Kayalı Dağı tepeleri
İPUCU: Dünya üzerindeki herhangi bir noktadan yer şekillerinin görünüşünü merak ediyorsanız siz de Google Earth Pro’nun 3D özelliğini kullanabilirsiniz. Üç boyutlu yeryüzü şekilleri görüntülemesi sayesinde istediğiniz konumun etrafında görülebilen veya görülemeyen noktaları tespit edebilirsiniz.
Kaz Dağları bölgeden görülebilecek yüksek noktaları bünyesinde barındırıyor. Fakat köyün etrafındaki Kayı Dağı’nın yüksekliği (800 metre) Serçiler Köyü’nün rakımından fazla olmasından dolayı Kaz Dağları’nın tepeleri ve bin 774 metrelik en yüksek noktası görülemiyor.
Sonuç olarak Kirazlı’nın Kaz Dağları bölgesi ile ilgisi olmadığı iddiası doğru değil. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada maden arama çalışmalarının gerçekleştirildiği bölge ile Kaz Dağları arasındaki mesafenin ölçülmesinde Kaz Dağları’ndaki milli parkın içerisindeki bir nokta esas alınmış. Bunun sebebi ise belirsiz. Milli Park’ın yahut Kaz Dağları’nın farklı bölgeleriyle Kirazlı arasındaki uzaklıklar birbirinden farklı çıkabiliyor. Sadece bu bilgiden yola çıkarak Kirazlı’yı Kaz Dağları ile alakası olmayan bir nokta olarak değerlendirmek pek mümkün değil. Her ne kadar Kirazlı, Biga sıradağlarını oluşturan dağlardan Kestane Dağı yakınında yer alsa da bu yükseltiler geçmişte benzer yer şekilleri hareketleri ile meydana gelip Biga yarımadasını oluşturmuşlar. Görüştüğümüz uzmanlar Biga yarımadasında yer alan bitki çeşitliliğinin Kaz Dağları’ndan çıkan su kaynakları olmadan düşünülemeyeceğini ve bu sebeple de o bölgenin genel olarak çalışmalarda “Kaz Dağları Yöresi” olarak değerlendirilebileceği düşüncesinde hemfikirler.