Koronavirüs, yeni adıyla Covid-19 salgını yayılmaya devam ediyor. Hastalık Dünya Sağlık Örgütü'nün 25 Şubat 2020 tarihli raporuna göre 34 ülkede görüldü, yaklaşık 80 bin kişi enfekte oldu, 2 bin 700 kişi yaşamını yitirdi. Salgının hızı ve sınır tanımazlığı, yanlış bilginin yayılımı için de uygun bir zemin yaratıyor. Salgının sınır komşumuz İran’da da yayılması ve ülkede 12 kişinin yaşamını yitirmesi, konuyu sosyal medya gündeminin ilk sırasına taşıdı.
Salgının ilk dönemlerinde Teyit, birçok iddia barındıran bir tweet zincirini bilimsel verilerle yanlışlamıştı. Salgının ikinci ayında, yine birçok iddia barındıran bir tweet zinciri ortaya çıktı ve kısa sürede binin üzerinde paylaşım 2 bin 500 civarında da beğeni aldı. Paylaşım Teyit’e ihbar olarak da gönderildi. Bu tweet zincirindeki iddiaları da yine bilimsel verilere dayanarak inceledik.
Her şeyden önce, bu iddialar orijinal değil. Daha önce de ABD’de benzer iddialar dolaşıma girmiş, hatta yanlışlanmış. Senaryoyu Sözcü yazarı Soner Yalçın da 6 Şubat tarihli köşesine taşımış. Tweet zincirinin anlattıkları, çeviriden fazlası değil.
İDDİA: Covid-19 içine HIV virüsü eklenerek bir silah haline getirildi.
Covid-19 virüsü ilk duyulduğu andan itibaren sosyal medyada, bazı haber sitelerinde, bazı uzmanların katıldığı programda, biyolojik silah olarak üretildiği iddia edildi. Bu tweet zinciri de aynı iddiaya yaslanarak yola çıkıyor. Ancak 24 Şubat 2020 itibariyle virüsün biyolojik silah olarak üretildiğine ilişkin bir bulguyok.
İddiaları ortaya atan hesap, tweet zincirine birçok ismi dahil ederek büyük bir iddia yumağı ortaya koyuyor. Bu isimleri tek tek ele alacağız, ancak önce bir noktayı açığa kavuşturalım: İddiaya göre Harvard Üniversitesi’nden Prof. Dr. Charles Lieber, SARS virüsünün gen yapısıyla oynuyor, HIV virüsünden proteinler ekliyor ve Covid-19 böyle ortaya çıkıyor.
Hintli araştırmacıların benzer iddialar içeren makalesi geri çekildi
Bu iddia yumağı içinde, hesap sahibi herhangi bir kaynak göstermiyor; ancak akıllara yakın zamanda yapılan bir çalışma geliyor. Yeni koronavirüste yer alan bazı proteinlerin HIV’den alındığı, Hintli araştırmacılar tarafından yapılan ve bioRxiv’de yayınlanan bir araştırmada da öne sürülmüştü. Araştırma virüsün insanlar tarafından tasarlanmış olabileceği sorusunu akla düşürmüştü. Ancak araştırma hakkında bilim çevrelerinde ciddi şüpheler var. Makalenin hakem değerlendirmesinden geçmediği de belirtilmiş. Makale tepkiler üzerine yazarları tarafından geri çekildi ve yeniden gözden geçirileceği ifade edildi.
Çalışmada araştırmacılar, Covid-19’da yer alan genetik kodun, SARS ve MERS gibi koronavirüs ailesinin diğer fertlerinde bulunmayan dört küçük dizi parçasına sahip olduğunu söylüyordu. Araştırmacılara göre, bu parçalar HIV'de de bulunan dizi parçalarıyla benzerlik gösteriyor. Yani Wuhan koronavirüsünde, diğerlerinin sahip olmadığı, ancak HIV’de bulunan diziye benzer olan bazı parçalar olduğu öne sürülmüş. Bununla birlikte, ‘Wuhan koronavirüsündeki yeni eklemelerin HIV’de yer alan ile bu tuhaf benzerliğin tesadüfi olmasının pek mümkün olmadığı’ ve bu genetik kod parçalarının virüse kasıtlı olarak yerleştirildiği de öne sürülmüş. Hatta virüsün bu kadar hızlı yayılmasının bir nedeninin de bu olabileceği ifade ediliyor.
Komplo teorisi sınıfında değerlendirilen bu çalışmadaki iddiaya, başta Çin Bilimler Akademisi'nde Wuhan Viroloji Enstitüsü'nden bilim insanları olmak üzere birçok kişi karşı çıktı. Makalede öne sürülenin tersine, bilim insanları yeni koronavirüste yer alan genetik kod parçalarının, sadece HIV kaynaklı olmayabileceğini belirtiyor. Koronavirüs genomunda buldukları dört ek dizi, HIV’in yanı sıra, birçok başka virüste de var. Covid-19’da bulunan farklı dizilerin, virüsün nasıl davrandığını etkilediği ya da virüse kasten yerleştirildiğini gösteren bir kanıt yok.
Dahası makalenin kapsadığı araştırmada, yeni koronavirüsün yalnızca çok küçük bir kısmı karşılaştırılmış; bu proteinlerin de küçük bir bölümünün HIV proteinlerdeki bölümlere benzediği sonucuna varılmış. Böyle bir karşılaştırmanın, yanlış sonuçlar üretmesi işten değil. Makalenin aldığı tepkiyle bağlantılı olarak bioRxiv, internet sitesine bir uyarı ekledi. Uyarıda şu ifadeler yer alıyor: “BioRxiv’de, koronavirus 2019-nCoV hakkında birçok yeni makale yer alıyor. Bir hatırlatma: Bunlar hakem değerlendirmesi yapılmayan ön raporlardır. Kesin olarak kabul edilmemeli, klinik uygulama & sağlıkla ilgili tutumlara rehberlik edilmemeli veya medyada kesinleşmiş bilgi olarak haberleştirilmemeli.”
İDDİA: Charles Lieber, Yanquing Ye, Robert Plumb ve Zaoson Zheng isimleri, virüsün üretimi açısından bağlantılı.
Tweet zinciri, bu “biyolojik silah” iddialarını sıralarken, ortaya üç dört farklı isim atıyor. Bunlardan biri daha önce belirttiğimiz gibi Charles Lieber. Bir diğeri ise Çin’den Yanquing Ye isimli kadın. İddiaya göre Lieber, Ye isimli kadını Boston Üniversitesi’ne gönderiyor. Özel Ajan Robert Plumb ise Lieber’den şüphelenip onun da bir ajan olduğunu düşünüyor. Bunlar olurken Zaoson Zheng ABD’de valiz içinde bir çoraba gizlenmiş 21 şişe kahverengi renkte kimyasal ile yakalanıyor.
Popüler ajan filmlerini anımsatan senaryodaki isimler kim ve ne gibi ortak yönleri var?
Harvard’dan bir profesör
Charles Lieber’la başlayalım… Lieber, Harvard Üniversitesi Kimya ve Kimyasal Biyoloji Bölüm Başkanı. Hakkında 28 Ocak 2020 tarihinde tutuklama kararı verildiği doğru. Ancak sebebi Covid-19 değil. Mahkeme kararında belirtildiği gibi Lieber, 2008 yılından bu yana üniversitede nanobilim çalışmaları yapıyordu ve adının verildiği bir araştırma grubunun başındaydı.
Harvardlı profesör, 2011 itibariyle Wuhan Teknoloji Üniversitesi’nde “Stratejik Bilim İnsanı” seçildi ve 2012’den 2017’ye kadar “bin yetenek planı” kapsamında bu görevi yürüttü. Bu plan Çin’in bilimsel gelişimi ve ekonomik refahını desteklemek amacıyla üst düzey bilimsel yetenekleri çekmek ve yetiştirmek için tasarlanmıştı. Lieber, üniversiteden bu proje kapsamında aylık 50 bin dolar maaş ve çeşitli masraflar için de 158 bin dolar aldı. Bununla da kalmadı, bir araştırma laboratuvarı kurması için Lieber’e 1,5 milyon dolar daha ödendi. Lieber bu fonları, ilişkileri gizlediği ve yalan söylediği için de tutuklandı.
Lieber hakkında içinde Wuhan’ın da geçtiği bu karar, 28 Ocak 2020’de açıklanmış. Durum böylece bir komplo teorisi üretmeye daha müsait bir hal alıyor.
Lieber nanobilim alanında uzman bir bilim insanı. Nanobilim, metrenin milyarda biri büyüklüğündeki materyalleri inceleyen ve geliştiren bilim dalına deniyor. Lieber’in tutuklanması sonrası çıkan haberlerden birinde, nanoteller aracılığıyla hücreler arası elektrik bağlantılarını incelediği bilgisi yer alıyor. Lieber ne bir biyolog, ne de virüs uzmanı.
İddiayı inceleyen bağımsız doğrulama platformu Factcheck.org da analizi için Adalet Bakanlığı’na danışmış. Bakanlık da soruşturmanın koronavirüsle ilgisi olmadığını belirtmiş.
Tweet zincirindeki diğer isim: “Çin’in karşı hamlesi”
İddiada adı geçen üçüncü isim Yanqing Ye’nin de devreye girmesiyle, Lieber ve Plumb adlı Amerikalı “çifte ajan” hikayesine, bir de Çinli ajan dahil oluyor. ABD Adalet Bakanlığı sitesi Lieber’le ilgili kararı yayınladığı dokümanda, ortada Çin merkezli fakat birbirinden ayrı üç dosya olduğunu belirtmiş. İddiaların sahibi tweet zinciri hikayeleri birleştirirken, bu nüansı gözden kaçırıyor.
Çin vatandaşı olan Yanqing Ye, vize sahtekarlığı, yanlış beyan ve yabancı bir hükümet adına görev yapmak iddialarıyla suçlanmış. Ancak Çin’e kaçtığı için mahkemeye çıkarılamamış. Ye, FBI’ın arananlar listesinde yer alıyor. ABD Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre Ye, ABD J-1 vize başvurusunda kendini “öğrenci” olarak göstermiş ve Çin Komünist Partisi tarafından yönetilen üst düzey bir askeri akademi olan Ulusal Savunma Teknolojileri Üniversitesi'nde (NUDT) devam eden askerlik hizmetini gizlemiş. Ekim 2017'den Nisan 2019'a kadar Boston Üniversitesi Fizik, Kimya ve Biyomedikal Mühendisliği bölümünde okurken de Ye'nin Çin Halk Kurtuluş Ordusu adına araştırma yapmak, ABD ordusu hakkında özel nitelikli bilgi toplamak gibi çok sayıda gizli görevi olduğu söylenmiş. Açıklamaya göre elde ettiği bilgi ve belgeleri de Çin'e gönderiyormuş.
Ye, 20 Nisan 2019'da Boston'un Logan Uluslararası Havalimanı'ndan yurtdışına çıkarken sorgulanmış. Sorgu sırasında yüksek rütbeli Çin Halk Kurtuluş Ordusu memurları olan iki Çin Ulusal Savunma Teknolojileri Üniversitesi profesörü ile asgari düzeyde temasa geçtiğini söylemiş; Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nda teğmen rütbesine sahip olduğunu ve ÇKP üyesi olduğunu itiraf etmiş. Buna rağmen, hakkında tutuklama kararı olmadığı için yurtdışına çıkışına izin verilmiş. Öte yandan iddia paylaşımda yer aldığı gibi Ye’nin koronavirüs ve Wuhan P4 Labarotuvarı ile ilişkisi yok. Viroloji uzmanlığı da. Doğrulama platformu Factcheck.org’da yer alan analizde de, Ye’nin tek çalışmasının Boston Üniversitesi, Polimer Araştırmaları Merkezi'nde araştırmacı olarak yer aldığı sırada yayınlandığı bilgisi yer alıyor. Bu çalışmanın da virüslerle bir ilgisi yok. Ye’nin çalıştığı alan polimer bilimi ise moleküllerle ilgili bir alan.
Diğer davaysa 30 yaşındaki Çin vatandaşı Zaosong Zheng hakkında. Zheng 9 Aralık 2019 tarihinde Boston'daki Logan Uluslararası Havaalanı'nda Çin'e 21 şişe biyolojik materyali kaçırmaya çalışırken tutuklanmış. Tüplerse Harvard’daki Beth Israel Deaconess Medical Center’dan çalınmış. NYT'nın haberine göre tüplerde kanser hücreleriyle kontamine olmuş sıvılar vardı. Bu laboratuvar viroloji değil kanser çalışmaları yapıyor.
Birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan bu üç kişinin tek ortaklığı, davaların “Çin”le ilgili olması. Bakanlık açıklamasında da üç davanın ayrı olduğu belirtiliyor. Bu gelişmeler bilim dünyası açısından önemli, ancak hiçbirinin Covid-19’la ilgisi yok.
Lieber’i takip eden ve iddiada ajan olarak geçen bir diğer isim Robert Plumb. FBI’da ajan olan Plumb’ın, Lieber hakkında hazırladığı ve Adalet Bakanlığı’na sunduğu rapora açık kaynaklardan ulaşılabiliyor. Bu metin Lieber’in Amerika’da yargılandığı suçları açıklıyor.
Doğrulama platformu Snopes da yayınladığı analizde bu isimlerin koronavirüsle ilgisi olmadığını ortaya koyarken, şahıslar hakkındaki iddiaların Çin ABD akademik savaşı gerçeğiyle birlikte okunması gerektiğini vurguluyor. FBI'ın da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, üç kişinin faaliyetleri birlikte yer alıyor ve Çin ile Amerika arasındaki rekabete dikkat çekiliyor. Açıklamada kişilerin faaliyetleri sıralanıyor ama bunlar arasında herhangi bir biyosilah çalışması bulunmuyor.
İDDİA: Virüs farklı etnik kimlikleri farklı etkiliyor.
Tweet zincirinin son halkasıysa virüsün yapısı ve uluslar üzerindeki etkisi üzerine kurulu. İlk aşamada Çin'in CCR5 geni olmayan bebek üretme çabasına yaslanan tweetler koronavirüsle bağlantılıymış gibi aktarılıyor. Ancak Çin’de CCR5 geni olmayan bebek için bazı laboratuvar çalışmaları yapıldıysa da, bu çalışmaların koronavirüsle bağlantısı yok. Konunun arkasında, bir bilim insanının tartışmalara yol açan çalışması bulunuyor.
Güney Şenzen Bilim ve Teknoloji Üniversitesi, Biyoloji Bölümü’nde biyofizik araştırmacısı olan Doçent He Jinkaui, 2018 yılında Lulu ve Nana adlı ikiz kız çocukların anne karnındayken genleriyle oynadığı bir deney yaptı. Bu deneyde, tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelecek olan ve genlerini düzenlediği ikiz kız bebeklerin, HIV virüsüne karşı bağışıklık kazanmalarını sağlamak için, virüsün hücrelerde tutulmasına izin veren ya da bunun için bir kapı oluşturan CCR5 genini devre dışı bıraktığını belirtti.
Proje için HIV pozitif baba ve HIV negatif anneler seçildi. He, klinik defterine kayıt tutmaya başladıktan uzun bir süre sonra, gerekli mercilere bildirimde bulundu. Projeyle ilgili bilim dünyasının bir diğer eleştirisi de, deneye katılanların yeterince bilgilendirilmediği yönündeydi. Aileler “AIDS aşısı geliştirme programı” adı altındaki bir deneye onay vermişlerdi. Projede çalışanların savunması ise bunun “proje dışından olan insanlara konuyu anlatmanın kolay yolu” olduğu oldu.
Çalışma gizli olarak sürdürülmüş
Kasım 2018’e kadar gizli ilerleyen süreç, MIT Technology Rewiev’de yayınlanan bir makalede, ilk kez klinik araştırma kayıtlarıyla birlikte açıklandı. Makalenin yayınlanmasından bir gün sonra Jinkaui, AP’ye verdiği bir mülakatta projenin detaylarını anlatırken“Sadece bir ilk değil, bir örnek yapmak için de güçlü bir sorumluluk duyuyorum” dedi. Haberde Jinkaui’nin deneyin sürdüğü zaman boyunca herhangi bir açıklama yapmadığı, yani çalışmanın gizli devam ettiği vurgulandı. Bu mülakattan sonraki gün, akademisyen çalışmasını Hong Kong’ta düzenlenen bir konferansta detaylandırdı.
Jinkaui araştırmasını kamuoyuna duyurduktan hemen sonra, araştırma yapması yasaklandı, sonra da denetimden kaçtığı, ulusal yönetmelikleri şan ve servet için ihlal ettiği suçlamalarıyla hakkında soruşturma açıldı. Şenzen'deki mahkeme, yasadışı bulduğu bu uygulama nedeniyle He'yi 3 milyon yuan (438 bin dolar) cezaya çarptırdı. Ancak Jinkaui, gen değişimi teknolojisini insan üzerinde deneyen ilk bilim insanı olarak kayıtlara geçmişti bile. CRISPR-cas9 adı verilen araç, gereken geni sağlamak ya da sorunlara neden olan geni devre dışı bırakmak için DNA üzerinde çalışmayı mümkün kılıyor.
CCR5 geni temelde bir protein olarak açıklanıyor. Nature dergisinde yayınlanan bir makaleye göre HIV ise hücrelere girmek için, daha önce de bahsettiğimiz gibi yaygın olarak bir kapı işlevi gören CCR5 genini kullanıyor. Dünyada AIDS hastalığına yol açan HIV virüsünün etnik kökenlere dağılımıyla ilgili bazı çalışmalar var. Ancak aynı şekilde ırkçılığa varan örneklerin insanların hayatlarına etkisini anlatan çalışmalar da var.
Koronavirüsün genlerle ilişkisi üzerine de birkaç çalışma mevcut. Bunlardan biri de Nature'da yayınlanan makale. Makale virüsün ACE2 adlı gene tutunduğu varsayımıyla yola çıkıyor. Hemen birkaç satır altında ACE2'nin farklı popülasyonlarda nasıl çalıştığının birçok bilinmez barındırdığı belirtilirken, çalışmanın ampirik zeminini oluşturan mevcut vakalar arasında Asyalı olmayanların sayısı kısıtlı olduğundan, sağlıklı bir mukayesenin zor olduğu da vurgulanıyor. Çalışma sonucunda koronavirüsün farklı ırklarda daha az etkili olduğuna ilişkin doğrudan bir kanıt olmadığı açıkça ifade edilmiş. Nature'da yer alan makalede referans gösterilen bir diğer çalışmada da, sigara içenlerdeki ACE2 gen değişimi ve koronavirüs üzerine odaklanılmış. Henüz hakem onayından geçmemiş makalede de bu genin ırklar arasında değişimine ilişkin anlamlı bir bulgu olmadığı bilgisi paylaşılmış. CDC de hastalıkla ilgili yanlışları vurguladığı açıklamada hastalığın yayılmasıyla ırklar arasında bir bağlantı olmadığını belirtmiş.
Yani mevcut Covid-19 ile akraba olan SARS virüsünün Türkiye’ye uğramamasının, Türklerin genetik yapısından kaynaklandığını düşünmek için elimizde herhangi bir bilimsel delil yok. Kaldı ki etnik kimliklerimizin ille belli bir genetik ortaklığa dayanması gerekmiyor.
Sonuç olarak tweet zinciri birbiriyle alakasız kişi ve olayları, ortak bir hikayenin parçasıymış gibi yansıtmış ve bu hikayeden de bir komplo teorisi üretmiş. Bahsettiği kişilerin kriminal faaliyetleri ve yaşananlarda doğruluk payı var, ancak gerçekler iddia edildiği gibi değil. İddia bu haliyle çarpıtmaya örnek gösterilebilir.