Küresel bir tehdit barındırması sebebiyle Dünya Sağlık Örgütü’nün uluslararası alarm seviyesini “yüksek”e çıkardığı yeni koronavirüs salgını hakkındaki kaygı iklimi, yaygın dezenformasyon riskini de beraberinde getiriyor. Salgın hakkındaki iddiaların, salgının kendisinden daha hızlı yayılıyor olması muhtemel.
24 Ocak tarihi itibariyle başlayan bir tweet zinciri, bu iddialara yekpare bir ekleme yaptı. Yalnızca ilk tweeti 50 binden fazla kez retweet edilen zincir yaklaşık 120 tweetten oluşuyor. Zincirde yer alan neredeyse her tweet tekil bir iddia barındırıyor. Ancak bunların çoğu Teyit’in doğrulama metodolojisinin dışında. Geriye kalanları derli toplu analiz edeceğiz.
Paylaşan @baskebabiko kullanıcı adına sahip kişinin bütün bu iddiaları hangi uzmanlığa dayandırarak paylaştığı meçhul. Hesabı Kasım 2019’da açılmış ve genel olarak bilimsel konularla ilgili spekülatif açıklamalar yaptığı görülüyor. İsmi ya da formasyonuyla ilgili bir bilgi yok. Hesabın takipçi sayısı 25 Ocak tarihinde 2300 iken, bu zinciri paylaştıktan sonra 50 bini geride bırakmış.
Virüs ilk olarak ne zaman, nerede ve kimde tespit edildi?
İDDİA: Yeni koronavirüs ilk olarak 2019’ın Haziran ayında tespit edildi. (Yanlış)
Zincirde yer alan iddialardan biri, virüsün bilindiği gibi Aralık ayında değil, Haziran 2019’da tespit edildiği. Zincirin ilerleyen tweetlerinden birinde de virüsün kaynağı olarak Çin Askeri Araştırma Enstitüsü’nün kasıtlı çalışmaları gösteriliyor. İddiaya göre enstitü, virüsü 2018 yılında yarasalarda tespit ediyor ve virüsün genetiğiyle oynayıp deneyler yapıyor. Amaç ise yaşlı nüfustan kurtulmak. Sonrasında iş çığrından çıkıyor ve virüs enstitünün niyet ettiği gibi çalışmıyor.
Öncelikle, “corona” (cov) uzun zamandır varlığı bilinen bir virüs ailesinin adı. Bu grupta bilinen altı mensubun dördü, bildiğimiz nezleye yola açıyor; yalnızca insandan insana bulaşıyor ve ciddi bir tehdit üretmiyorlar. İkisi ise hayvanlardan insanlara da geçebiliyor. 2003’te yine Çin’de ortaya çıkan SARS ve MERS virüsleri bu iki gruptandı.
Henüz yayılan yeni koronavirüs de bu ailenin daha önceden görülmemiş, hayvanlarla insanları aynı anda enfekte edebilen yeni mensubu. Salgın çok yeni olduğundan, konuyla ilgili bilimsel bulguları içeren ancak birkaç rapor yayınlandı. Bu raporlardan birinden ve Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerinden de anlaşılabileceği gibi, virüs 2019’un Haziran ayında değil, Aralık ayının sonlarına doğru Çin’in Wuhan kentinde tespit edildi. Keza Türk Tabipleri Birliği ile Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği de birlikte yaptıkları açıklamada virüsün öyküsünü aynı şekilde aktardı. Virüsün bu tarihten önce tespit edildiğine dair dikkate değer tek bir otoritenin dahi açıklaması bulunmuyor; nitekim iddia sahibi de iddiasıyla ilgili bir kaynak göstermiyor.
24 Ocak’ta Çinli araştırmacılar tarafından hazırlanan ve The Lancet’te yayınlanan makalede de bir grafik yardımıyla hastaların çoğunluğunun Huanan Deniz Ürünleri Pazarı’yla olan ilişkisi ortaya kondu.
Makalede araştırmacılar virüsün insanlar arasında yetkililerin haberdar olmasından haftalar önce yayılmaya başladığını da ifade ediyor. Araştırmada erken vakalardan 41 hastanın verileri inceleniyor. Buna göre ilk vakaların üçte birinin pazarla doğrudan bağı yoktu. Bu vakalar için iki olasılık sunuluyor: Virüsün farklı bir pazarda bulunan başka bir hayvandan geçmiş olması ya da kişiler arasında bulaşması.
Yani bu iddia yanlış. Salgına dair güvenilir tüm kaynaklar, mevcut veri ve bilimsel metotlarla üretilmiş ortak bilgiyi paylaşıyor: Kaynak olduğu bilimsel olarak ortaya konmuş tek adres Wuhan Balık Pazarı. Virüsün tek kaynağının balık pazarı olmayabileceği ihtimalini gözeten alternatiflerin ise herhangi bir laboratuvar çalışmasıyla ilgisi yok.
Çin virüsü kasıtlı olarak mı geliştirdi?
İDDİA: Virüsü bugünkü haline getiren Askeri Araştırma Enstitüsü’nün 2018 yılında başlattığı çalışmalar. (Yanlış)
Zincirde yer alan iddialardan virüsün kasten geliştirildiğine gelelim. Buna göre virüsü bugünkü haline getiren Askeri Araştırma Enstitüsü’nün 2018 yılında başlattığı çalışmalar ile Çin Genetik Bankası'nın araştırmaları. Bunu söylerken, 2003 yılında yaşanan SARS salgının da insan eliyle üretildiği önvarsayımına yaslanıyor.
İddialar ardından “2019 yılında Wuhan şehrinde açılan P4 Biyolojik Labaratuvarı’na” zıplıyor. Ardından da Çin Genetik Bankası’na. İddiaya göre bu bankanın araştırmaları kapsamında koronavirüsün de olduğu anlaşılınca gerçek ortaya çıkıyor: Virüs laboratuvarda üretildi.
Çin’de birden fazla askeri araştırma enstitüsü var ve iddia sahibi tam olarak hangisini kast ettiğini belirtmemiş. Bu enstitü Third Military Medical University olabilir; çünkü sonraki tweetlerinde kaynak gösterdiği makalenin yazarı bu üniversitede görevli. Ancak bu üniversitenin çalışmasına geçmeden önce P4 iddiasına bakmak gerek.
Virüsün laboratuvarda üretilmiş olması ihtimali bilim insanlarınca zaten tamamen dışarıda bırakılmıyor. Wuhan’da bulunan Viroloji Enstitüsü’nün çalışmaları etrafında sahiden de şüpheler var. Bu şüpheler çoğunlukla Çin’in çalışmaları konusunda yeterince şeffaf davranmaması ve 2003 yılındaki SARS salgını sırasında dünyanın kalanını haberdar etmekte geç kalmasıyla ilgili. Viroloji Enstitüsü çatısı altındaki Wuhan National Biosafety Laboratory hakkındaki bu iddiaların ortaya atılmasında 2017 yılında Nature dergisinde yayınlanan ve uyarı niteliğindeki bir makalenin rolü büyük. Makalede laboratuvarda yapılan çalışmalar sırasında ölümcül bir virüsün dışarı kaçabileceği uyarısı yapılmış. Ancak makale, laboratuvarın biyosilah ürettiği gibi bir varsayımdan yola çıkmıyor; insan sağlığı için yapılan çalışmaların getirebileceği güvenlik risklerinden bahsediyor. Makalede kurumun biyosilah geliştirebileceğine dair tek ifade, Rutgers Üniversitesi’nden Richard Ebright’ın görüşü. Ancak bu senaryoya dair herhangi bir kanıt, hatta anlamlı bir hipotez bile yok. Bir ihtimal, bir şüpheden ibaret.
Ebright’ın yakın tarihli Twitter paylaşımlarına baktığımızda da bu yönde bir görüş göremiyoruz. Konuyla ilgili yakın zamanda yayınlanan bilimsel makaleleri paylaşmış. Bu makalelerden biri de yukarıda bahsettiğimiz 24 Ocak’ta The Lancet’te yayınlanan. Makale ilk vakaların üçte birinin Huanan Deniz Ürünleri Pazarı’yla ilgili olmadığını anlatıyordu. Buradan yola çıkılarak, virüsün tek kaynağının bu pazar olmayabileceği spekülasyonu yapılıyor. Ancak bu virüsün kasti olarak belli bir insan grubunu yok etmek için üretildiğinin bilimsel bir tartışma olduğunu göstermiyor. Hiçbir biliminsanı, Ebright dahil, elinde kanıt olmaksızın böyle bir senaryo öne sürmüyor. Yalnızca olasılıkları dile getiriyorlar.
İddiada geçen P4 laboratuvarı da Viroloji Enstitüsü çatısı altındaki Wuhan National Biosafety Laboratory. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Laboratuvarlar biyogüvenlik seviyelerine göre dört kategoride sınıflandırılıyor. En yüksek kalibredeki P4 laboratuvarlarda henüz tedavisi veya aşısı bulunmayan ciddi ve ölümcül vakalar üzerinde çalışılıyor. Dünyada bu güvenlik seviyesine sahip 50’den fazla laboratuvar var. Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu laboratuvarları derlediği bir raporu da mevcut. Wuhan’da bir P4 laboratuvar açılması konusu 2003’teki SARS salgını sırasında gündeme geliyor. Laboratuvar Fransa’yla işbirliği içinde yapılıyor ve 31 Ocak 2015’te de açılıyor.
Hesap enstitü ile enstitü bünyesindeki laboratuvar etrafındaki şüpheleri, laboratuvarın güvenlik seviyesiyle de karıştırıp, gizemli bir komplo gibi sunmuş. Halbuki ne kurum ne de kurum etrafındaki şüpheler, ne yeni ne de gizli.
İlgisiz kurumlar eşleştirilmiş
Mesela hesap bu iddiayı öne sürerken @ding_gang kullanıcı adlı bir hesabın tweetini alıntılıyor. Çevirisi aşağı yukarı şöyle: “Wuhan'ın SARS benzeri koronavirüsü, 2018 yılında Çin ordusu tarafından Zhoushan yarasalarında bulunarak izole edilen yeni bir koronavirüs türü. Şekilde gösterilen virüs dizisi, Ulusal Gen Bankası ile (NIH GenBank) teknoloji marifetiyle insandan insana bulaşmaya uygun yeni bir virüs olan Zhoushan yarasa virüsünü kasıtlı olarak değiştirmek için kurulan Nanjing Askeri Bölgesi Askeri Tıp Bilim Enstitüsü’nün gen veritabanında bulunabilir.”
Bu tweette adı geçen NIH, Amerika Birleşik Devletleri Sağlık Bakanlığı’na bağlı Ulusal Sağlık Enstitüsü. NIH, Amerikan Sağlık Bakanlığı’nın organizasyon şemasında da var. Yine tweetteki görsellerde yer alan ve gen bankası olarak paylaşılan kurum ise NCBI; NIH’e bağlı Biyoteknoloji Bilgi Merkezi. Kurum biyomedikal alandaki sorunları incelemek, bu alandaki çalışmaları ve işbirliklerini desteklemek amacıyla 4 Kasım 1988’de kurulmuş. NCBI sağlık alanında birçok makaleyi barındıran ve uluslararası kabul görmüş çalışmaların erişilebileceği PubMed isimli veritabanını da barındırıyor. PubMed üzerinde Ebright’ın makaleleri de var.
Tweette virüsün laboratuvarda üretildiğine dayanak gösterilen makale ise Eylül 2018 tarihinde yazılmış ve tamamına açık bir şekilde PubMed üzerinden erişilebiliyor. Makale Emerging Microbes & Infections dergisinde de yayınlanmış. Makale 2015-2017 arasında Zhoushan şehrindeki Zhejiang bölgesinden toplanmış 334 yarasa üzerinde yapılan inceleme üzerine kurulu; amacıysa virüsün türler arasındaki geçişini incelemek.
Makale ZCX21 ve ZC45 kodlu iki virüs üzerine odaklanıyor. Bunlar şu anda gündemde olan koronavirüsten farklı virüsler.
Virüsün “askeri bir enstitü” tarafından geliştirildiği iddiası da bu makaleye dayanıyor. Çünkü makalenin yazarlarından Dan Hu, Çin’deki Third Military Medical University’ye mensup. Ancak makale virüsün genetiğiyle oynanan deneylerden bahsetmiyor. Yine makalede kullanılan örnekler de gen bankasında bir kodla saklanıyor ve çalışmada bu kodlara da yer veriliyor. Bu da konu üzerinde çalışacak bilim insanlarının faydalanmasına olanak tanıyor.
Bu gen kodları PubMed’de aranarak daha fazla bilgiye ulaşmak mümkün.
Yani virüsün belli bir insan kitlesini yok etmek amacıyla laboratuvarda geliştirildiği iddiası 28 Ocak 2020 itibariyle dayanaktan yoksun. Virüsün tek kaynağının deniz ürünleri pazarı olmayabileceğine dair bilimsel bir tartışma bulunsa da, bu varsayım biyosilah iddialarını desteklemiyor.
40 bin kişilik bir davet düzenlemek olası mı?
İDDİA: Fotoğrafta yer alan listedeki hayvanlar Çin’de düzenlenen bir toplantıda yendi ve virüs o günden sonra yayıldı. (Yanlış)
Zincirin içerdiği bir başka iddia da, virüsten bir biyosilah geliştirme faaliyetleri süredursun, Wuhan’da 40 bin kişilik bir davet düzenlendiği ve bu toplantıda çeşitli vahşi hayvanların etlerinin servis edildiği, virüsün tam olarak bu etkinliği takiben sekiz kişide tespit edildiği idi. İddiada yer alan fotoğrafın da, o günkü menüyü gösterdiği söyleniyordu.
Ancak bu iddia da doğru değil. Fotoğrafta fiyatlarıyla birlikte toplantıda sunulduğu söylenen hayvan listesi Çin’deki canlı hayvan pazarlarında satılan hayvanlara ait.
İddiada kentin adı tam olarak zikredilmemiş, ancak Orta Çin’in jeopolitik, ticari, lojistik ve ekonomik olarak en önemli şehri virüsün de yayıldığı Wuhan. Çin’e ait arama motoru Baidu ya da diğer arama motorlarında 2018 yılı seçilerek yapılan aramalardan hiçbirinde, bu kentte 40 bin kişilik bir toplantı yapıldığına ilişkin bilgiye rastlanmıyor.
40 bin kişilik bir toplantı organizasyonu pek olası da durmuyor. Bölgede yer alan en büyük otellerin toplantı salonlarına baktığımızda dahi 40 bin kişiyi ağırlayacak bir yer bulamıyoruz. Örnek verebileceğimiz otellerden biri Wuhan Hilton. Bu otelin 1188 metrekare bir balo salonu bulunuyor. Bu salonda 40 bin kişi ağırlayabilmek için, metrekareye 30 kişi sığdırmak gerekiyor.
Fotoğraf özelinde bir arama yaptığımızda ise, bu listenin canlı hayvan pazarlarında satılan hayvanları gösteren bir fiyat listesi olduğunu görüyoruz. Fotoğraf Çin sosyal medya sitesi Weibo’dan alınmış. Listede yer alan hayvanların av hayvanı oldukları da belirtilmiş. Fotoğrafın alt kısmında bulunan adres bilgilerinden, buranın Wuhan'daki Güney Çin Deniz Ürünleri Pazarı’nda yer alan bir dükkan olduğunu anlıyoruz. Bu dükkanın sitesinde yer alan bilgilere göre, av hayvanları ile timsah, eşek, yaban domuzu gibi hayvanlar satılıyor. Virüs salgının sebebiyle kapatılmazdan önce, telefonla sipariş de mümkünmüş.
Tweet zinciri bu komplo örgüsünün ardından, virüsün kasten yayıldığı iddiasının Çin medyası ve halkı tarafından sorgulandığını öne sürüyor. Ardından seyahat yasaklarının kapsamadığı tek bölgenin Urumçi olduğu iddiası ile devam ediyor. Bu ve sonraki iddiaları da incelemeye devam edeceğiz.