Geçen hafta Anadolu Ajansı tarafından “İsveç’te Covid-19 testi pozitif çıkmasına rağmen tedavi edilmeyen Gülüşken için ambulans uçak talimatı” başlıklı bir haber servis edildi.
Habere göre İsveç’in Malmö kentinde, Covid-19 testi pozitif çıkmasının ardından eve gönderilen 47 yaşındaki Emrullah Gülüşken’in sağlık durumundan tedirgin olan Gülüşken’in kızları Samira ve Leyla sosyal medyadan çağrı yapmış, yardım çağrılarına ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yanıt vermişti. Gülüşken’in bir ambulans uçakla İsveç’ten Türkiye’ye getirilmesine karar verilmesinin ardından Emrullah Gülüşken ve çocukları Samira, Emir Ali ve Mahmut da 26 Nisan günü Türkiye’ye getirildi.
Gülüşken ve çocuklarından bazılarının Türkiye’ye getirilmesinin ardından sosyal medyada birçok iddia dile getirildi. Peki İsveç’te Covid-19’a yakalananların tedavisinde nasıl bir yol izleniyor? İddialar ne kadar isabetli? Hamle ülkede yaşayan çifte vatandaşlar veya oturum iznine sahip göçmenler için ne anlama gelebilir?
İsveç’te Covid-19 hastaları hastaneye kaldırılmıyor mu?
26 Nisan’da Leyla Gülüşken’in belirttiğine göre Gülüşken yaklaşık iki hafta önce hastalanmış ve durumunun ciddileşmesinin ardından aile hastaneye ulaşmıştı. Leyla Gülüşken muhabire “Eve doktor gelip babamı kontrol ettikten sonra, ambulansı arayıp hastaneye kaldırılmasını istedi. Hastaneye kaldırıldıktan sonra Covid-19 teşhisi konuldu. Buna rağmen babamı eve gönderdiler” diyor ve ekliyor: “Dün babam biraz daha kötüleşince ambulansı aradık, ambulans geldi ve aradığımız için bize çıkıştılar. Bu hastalığa bir şey yapamayacaklarını söylediler. Biz de bu hastalığın tedavisi olmadığını ama babamın hastanede yatması gerektiğini ve bizim sağlığımızın tehlikeye atıldığını söyledik.”
Öncelikle anlatılanların İsveç’te izlenen genel stratejiyle çelişen bir tarafı olmadığını ifade etmek gerek. Ülkede hastalığın belirtilerinin yoğunlaşması halinde test yapılabiliyor ve hastanın sağlık durumuna göre alınacak karar doğrultusunda, hasta eve gönderiliyor ya da hastanede bakıma alınıyor. O tarihte Emrullah Gülüşken’in genel sağlık durumu hakkında nesnel bir bilgiye erişmemiz pek mümkün değil. Nitekim İsveç sağlık sistemi hastanın tam mahremiyeti ilkesi üzerine kurulu ve hastanın sağlık durumu veya aldığı tedaviye ilişkin aile dışında birinin bilgi edinmesi olası gözükmüyor.
Bu bakımdan olayın gelişiminin ilk günlerinde Emrullah Gülüşken’in sağlık durumu hakkında basında yer verilen bilgilerin ailenin beyanıyla sınırlı olduğunu belirtmek gerek.
İsveç’teki sağlık otoriteleri tarafından hazırlanan ve Türkçe olarak da yayınlanan bir bilgilendirme notu “Eğer hastaysanız evde kalın” başlığını taşıyor. Ülkedeki göçmenlerin de kolaylıkla anlayabilmeleri için birçok dile çevrilen bu metinde “Tedavi için ne zaman ve nereye başvurmalısınız?” sorusuna şu yanıt veriliyor:
“Covid-19’a yakalananların büyük bir bölümünün tedavi için başvurması gerekmez, çünkü şikayetler kendiliğinden kaybolur. Çok kötüleşir veya dinlenirken bile solunum yolu şikayetleri ortaya çıkarsa 1177’yi arayın. O zaman bir hemşire size doğru tedavinin doğru yerde alınması için yardım edecektir. Hayati tehlike mevcutsa her zaman 112’yi arayacaksınız.”
Gülüşken hakkındaki gelişmeler sonrasında İsveç Başkonsolosluğu da 26 Nisan akşamı bir açıklama yayınladı:
“İsveç’te herkes sağlık hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir.
COVID-19 semptomları sebebiyle İsveç’te sağlık hizmeti almak isteyen herkes, hastane veya sağlık hizmeti veren diğer kuruluşlarda tıbbi bir değerlendirmeye alınmaktadır. COVID-19 taşıdığı tespit edilen kişilerin büyük bir çoğunluğu hastanede yatarak tedavi altına alınmaya ihtiyaç duymamaktadır; virüsün hastanelerde yayılmasını mümkün olabildiğince engellemek amacıyla bazı kişiler de evlerinde tedavi edilmektedir. Hastanede tedaviye ihtiyaç duyanlara bu tedavi sağlanmakta olup ağır derecede hasta olanlar da yoğun bakım altına alınmaktadır.
İsveç kanunlarına göre, İsveç’teki sağlık ve tıbbi bakım hizmetlerine erişimde herkes eşittir ve bakım, ihtiyaçlar doğrultusunda sağlanmaktadır. Cinsiyet, yaş, kişinin nerede yaşadığı, işlevsel kapasite, eğitim, sosyal konum, etnik veya dini gruba mensubiyet veya cinsel yönelim gibi durumların eşit erişim üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Herkes aynı sağlık ve tıbbi bakım hizmetlerine erişim hakkına sahiptir.”
Aynı gün içinde konu İsveç medyasında da tartışılmaya başlandı. Aftonbladet gazetesinin konuyla ilgili haberinde Gülüşken’in alınmadığı belirtilen hastanenin bulunduğu Skåne bölgesi yerel yönetiminin basın sözcüsü Jimmy Gottfridsson’dan görüş alınmış. Gottfridsson, hasta mahremiyeti ilkesi gereği bilgi veremeyeceğini ifade ederken, Covid-19 tedavisi için alınacak kararlarda belirli bir rutin izlediklerini ve çoğu vakanın tedavisinin hastanelerde gerçekleşmediğini söylemiş.
Konuyla ilgili RS FM’de yayınlanan “Atilla Güner’le Akşam Postası” programının editörü Uğur Koçbaş da Gottfridsson’a ulaşmış. Sputnik Türkiye’nin haberine göre Gottfridsson “Skåne bölgesinde hastanelere sadece yatırılma gerekliliği olan hastalar yatırılır ve buna Covid-19 vakaları da dahildir. Koronaya bağlı olarak ciddi bir şekilde hastalığı olan hastaları yatırmak konusunda da bir krizimiz bulunmuyor. Her vaka için tıbbi değerlendirme yapılıyor. Şunu da önemle vurgulamak isteriz ki birçok koronavirüs hastası tedavilerine evlerinde devam etmektedir” demiş.
İsveç’te Covid-19 tedavisine dair genel durum böyle. 26 Nisan’dan beri sosyal medyada yayılan Emrullah Gülüşken hakkındaki iddiaları ise şöyle sıralamak mümkün:
İDDİA: İsveç Federal Göçmen Dairesi, Emrullah Gülüşken ile kızları Samira ve Leyla için asılsız organize ile karalama yaptıkları gerekçesiyle vatandaşlık iptali ve sınır dışı edilmeleri için dava açtı. (YANLIŞ)
Sosyal medyada ve bazı internet sitelerinde paylaşılan iddiaya göre, İsveçli otoriteler Emrullah Gülüşken ve kızları hakkında karalama yaptıkları gerekçesiyle vatandaşlık iptali ve sınır dışı talebiyle dava açtı.
İddia doğru değil. Konuyla ilgili İsveç Göçmen Dairesi Migrationsverket’in yaptığı bir açıklama veya açılmış bir dava bulunmuyor. Stockholm Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi Direktörü Paul T. Levin iddiaları destekler nitelikte herhangi bir bulguya rastlamadığını ifade etmiş.
Emrullah Gülüşken’in kızı Leyla Gülüşken de AHaber’de katıldığı bir yayında “İsveç’in bizim hakkımızda dava açtığı söylentileri var. Bu kesinlikle yanlış. Böyle bir şey olsa ilk bizim haberimiz olurdu” dediği görülüyor. İsveç’teki Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Atila Altuntaş da böyle bir gelişme olmadığını ifade etti.
RS FM’de yayınlanan “Atilla Güner’le Akşam Postası” programının editörü Uğur Koçbaş da iddiayı Skåne bölgesi yerel yönetiminin basın sözcüsü Jimmy Gottfridsson’a sormuş. Gottfridsson ise “Böyle bir şeyin İsveç’te daha önce hiçbir zaman yaşanmadığını size söyleyebilirim. Ayrıca İsveç kanunlarında da böyle bir suç bulunmamaktadır” diyerek iddiaların doğru olmadığını belirtmiş.
İsveç’te ülkeyi “karalama” diye bir suç ve yaptırımının bulunmadığını ifade etmek gerek. İfade özgürlüğünün yasal güvence altında olduğu ve demokrasi endekslerinde üst sıralarda yer alan İsveç’te “ülke karalama” gibi bir tutumun yasadışı sayılması pek mümkün de gözükmüyor.
Migrationsverket’in internet sitesinde belirtildiğine göre İsveç’te vatandaşlıktan çıkarılma sürecinin işlemesi için üç ön koşul var: Yurtdışında doğan, 22 yaşına kadar İsveç’te hiç yaşamamış ve bu yaşına kadar ülkeye bağlılığını gösteren bir mesele kapsamında ülkede hiç bulunmamış olan kişiler.
Bir noktayı daha açıklığa kavuşturmak gerek. AA muhabiri Altuntaş’ın belirttiğine göre Emrullah Gülüşken uzun süreli oturum iznine sahipken, çocukları İsveç vatandaşı. Yani devlet nezdinde farklı statülere sahipler. Ancak sağlık hizmetlerinden faydalanma gibi bir hak söz konusu olduğunda yasal ayrıma gidilemeyeceğini ifade etmek gerek. Bu elbette kendilerini bekleyen herhangi bir dava olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.
Bu iddianın yanı sıra Leyla Gülüşken’in “Babam İsveç hastanesinde kalmak istemedi” dediği de konuşulanlar arasında. Öte yandan kendisinin ne sosyal medya paylaşımlarında, ne de basına verdiği demeçler arasında böyle bir ifadeye rastlanıyor.
İDDİA: Emrullah Gülüşken adına kayıtlı Audi marka bir araç bulunuyor. (YANLIŞ)
Sosyal medyada ve ekşisözlük’te Emrullah Gülüşken’i Audi marka bir araç ile gösteren fotoğraf üzerinden aracın kendisine ait olduğu iddiaları dile getirildi. Gülüşken’in KWC567 plakalı aracın yanında çektirdiği fotoğrafını Facebook profilinde görmek mümkün.
Ancak araç Emrullah Gülüşken adına kayıtlı değil. Fotoğraftaki araç ailenin diğer üyeleri üzerine kayıtlı da gözükmüyor.
İsveç’te şeffaflık yasaları gereği ülkede yaşayan herkesin -eğer bir nedenden dolayı koruma altında değilse- yaşadığı adrese, doğum tarihine, sahip olduğu evcil hayvan, araç ve şirket sayısına internet üzerinden ücretsiz ulaşılabiliyor. Bu bilgilere ilgili sayfalara yalnızca İsveç’ten girildiğinde erişilebiliyor.
Ratsit.se bu bilgileri sorgulamak için kullanılan bir sayfa. Sayfada Emrullah Gülüşken’i bulabiliyoruz. Kendisinin Skåne bölgesindeki Eslöv kasabasında yaşadığı ve herhangi bir araca, şirkete veya evcil hayvana sahip olmadığı görülüyor. Kendisiyle aynı adreste yaşayan Samira Gülüşken adına kayıtlı bir araç, şirket veya evcil hayvan da görünmüyor.
Leyla Gülüşken’in ise Eslöv kasabasında başka bir dairede yaşadığı ve bir arabası olduğu gözüküyor. Aracın 2007 model bir Wolksvagen Passat olduğunu ve değerinin İsveç standartlarında 28 ila 32 bin kron, yani yaklaşık 20 ila 23 bin TL olduğu biliniyor.
KWC567 plakalı AudiI Q7 marka aracın güncel sahibinin ismini görüntüleyemiyor olsak da, araç hakkında bazı bilgileri görüntülemek mümkün. Araç 2015 yılında hurdaya çıkmış. Temmuz 2015’ten bu yana kullanılmıyor.
İsveç’te çalışanların vergi öncesi yıllık gelirine dair bilgiler edinmenin de mümkün olduğunu ifade etmek gerek. Ülkede yaşayan ve bir kimlik numarasına sahip olan herkes herhangi bir kişi hakkındaki bu bilgiyi yine Ratsit.se adresinden belirli bir ücret karşılığında sorgulayabiliyor. Yaptığımız sorgunun sonuçlarını buradan paylaşamıyoruz. Ancak Emrullah Gülüşken’in iddia edildiği gibi “milyoner” olmadığı söylenebilir. İsveç devlet kanalı SVT’nin internet sitesinde yer alan bir sayfadaki 2013 verileri göz önünde bulundurularak ülkedeki gelir düzeyine göre yapılan değerlendirmeler esas alındığında, toplumun yaklaşık yüzde 65’inin Gülüşken’den daha fazla aylık gelire sahip olduğu görülebiliyor.
İDDİA: Emrullah Gülüşken’in hastanedeki fotoğrafı kendisinin sağlığının yerinde olduğunu gösteriyor. (YANLIŞ)
Sosyal medyada paylaşılan bir diğer gönderide ise Gülüşken’in Türkiye’ye getirildiğinde hastanede çektirdiği bir fotoğrafının, sağlığının yerinde olduğunu gösterdiği iddia ediliyor.
Ancak Gülüşken’in Facebook profilinden ulaşılabilen fotoğraf Nisan 2014 tarihli. Gülüşken’in aynı gün yaptığı bir diğer paylaşım göz önünde bulundurulduğunda, fotoğrafın İsveç’teki Lund Üniversitesi Hastanesinde çekilmiş olabileceği anlaşılıyor.
İDDİA: Emrullah Gülüşken ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca akraba. (YANLIŞ)
Sosyal medyada Emrullah Gülüşken’in Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile akraba olduğu da iddia edildi.
Ancak iddiayı destekleyen herhangi bir bulguya rastlanmıyor.
Sağlık Bakanı Koca, iddiayla ilgili “Benim hiçbir akrabalık bağım yok, hiç tanımıyorum. Aracı olanlardan da akrabam veya tanışık olan biri olmadı” derken, Leyla Gülüşken de iddiaların doğru olmadığını ifade etti. Samira Gülüşken de akrabalık iddialarının doğru olmadığını vurguladı.
2 Ocak 1965 doğumlu Fahrettin Koca, Konya’nın Kulu ilçesinin Ömeranlı mahallesinde dünyaya gelmiş. Akrabalık iddialarının hareket noktası da İsveç’teki Türk diasporasında Kululu nüfusun yoğunluğu olabilir. Nitekim Kulu’dan İsveç’e gelen vatandaş sayısı o kadar fazla ki İsveç’in Kulu’da bir fahri konsolosluğu bile bulunuyor. İsveç’te 9 Eylül 2018’de yapılan seçimler için Konya’nın Kulu ilçesinde sandık bile kurulmuştu.
Gülüşken’in 25, 26 ve 27. dönem Konya Milletvekili AK Partili Abdullah Ağralı ile akraba olduğu da iddia edilmişti. Ağralı iddiaları yalanlarken Gülüşken’in nüfusa kayıtlı olduğu il ve ilçeye dair görüntüleri de paylaştı. Kayıtlara göre Emrullah Gülüşken, Batman’ın Gerçüş ilçesinden. Leyla ve Samira Gülüşken de Batmanlı olduklarını belirtmişti.
Ağralı’nın konuyla ilgili olarak yaptığı bir basın açıklaması da bulunuyor. Açıklamada Ağralı ”Emrullah Gülüşken’in Konya Kululu olduğu iddiası gerçek dışı ve yalandır. Kendisi Batman ili Gercüş ilçesi Kayapınar köyündendir ve doğal olarak aramızda herhangi bir tanışıklık ve akrabalık bulunmamaktadır” diyor.
İDDİA: İsveç Sağlık Bakanlığı Türkiye’yi kınadı ve “Türkiye basit bir şov yapmıştır” dedi. (YANLIŞ)
Sosyal medyada paylaşılan bir diğer iddiaya göre İsveç Sağlık Bakanlığı Türkiye’yi kınadı ve “Türkiye basit bir şov yapmıştır” dedi.
Ancak iddia doğru değil. İsveç’te Sağlık ve Sosyal İşler Bakanlığı (Socialdepartementet) isminde bir bakanlık bulunuyor. Bakanlık tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında Gülüşken hakkında bir konunun gündeme gelmediği görülüyor. Sağlık ve Sosyal İşler Bakanı Lena Hallengren’in de konuyla ilgili herhangi bir açıklaması ne hükümetin sayfasında ne de sosyal medyada bulunuyor.
Gülüşken’in Türkiye’ye nakil işleminin yapıldığı tarihten bu yana bakanlığın yaptığı tek bir duyuru var. O da 27 Nisan tarihinde İsveç’in antibiyotik direnciyle savaşmak için izlediği stratejiye dair bir güncelleme. Bakan Hallengren’le ilgili sayfada ise 29 Nisan tarihinde yayınlanan bir konuşma metni bulunuyor. Hallengren, Dünya Sağlık Örgütü’ne verdiği brifingde, Covid-19 salgını kapsamında ülkede izledikleri stratejiye değinmiş. Konuşmanın gerçekleştiği tarihin ise 23 Nisan olduğu belirtiliyor.
İDDİA: İsveçli bakan “hasta kendi isteğiyle hastaneden ayrıldı” dedi. (YANLIŞ)
Bir diğer iddia ise ise İsveçli bir bakanın Emrullah Gülüşken için “hasta kendi isteğiyle hastaneden ayrıldı” dediği.
İddia doğru değil. İddia kapsamında hangi bakandan söz edildiği belirtilmemiş ancak bu tarz bir açıklamanın gerçek olması durumunda sağlık politikalarıyla bağlantılı bir bakan tarafından yapılmış olması beklenir. Öte yandan yukarıda da bahsedildiği gibi İsveç Sağlık ve Sosyal İşler Bakanı Lena Hallengren’in konuyla ilgili bir demeci bulunmuyor.
İsveç şartlarında böyle bir açıklamanın gerçekleşmesi ihtimali de pek bulunmuyor. Bahsettiğimiz gibi ülkede hasta mahremiyeti ciddi bir mesele. Belirli bir hasta hakkında bakanlık hastaneden bilgi alabiliyor olsa dahi, bunu siyasi bir demece konu etmesinin yasal olmadığını belirtmek gerek.
Hallengren dışındaki bakanların açıklamalarına baktığımızda yalnızca İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde’in kısa bir demecine denk geliyoruz. Emrullah Gülüşken olayıyla ilgili olarak AA muhabirinin kendisine yönelttiği soruya Linde “İsveç’in sağlık sistemi son derece güvenli ve binlerce insanın hayatını kurtarıyor” yanıtını vermiş. Gülüşken hakkında herhangi bir ifadesi bulunmuyor.
Gülüşken’in hükümetle bağlantısı olabilir mi?
Sosyal medyada Emrullah Gülüşken’in AK Parti üyesi olduğu da iddia edildi. İlgili iddianın doğru olmadığını ise kızı Leyla Gülüşken ifade etti. Kendisinin bir siyasi partinin üyesi olup olmadığını sorgulayabileceğimiz herhangi bir açık kaynak bulunmuyor.
AK Parti üyesi olduğuna dair paylaşımlarsa Gülüşken’in Facebook hesabındaki gönderilere dayanıyor. İddialarda 2014 yılında yaptığı Erdoğan’ı destekler nitelikteki paylaşımları öne çıkarılmış. Ancak bir başına bu paylaşımların “parti üyesi olduğu” anlamına gelmediği söylenebilir. 2018 yılında gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerine İsveç’teki 39 bin seçmenden 11 bini oy kullanmış ve bunlardan 5 bine yakını oyunu Erdoğan’a vermişti. İsveç’te seçmenlerin sınırlı bir kısmının parti üyesi olduğu varsayılabilir.
Bu konuyla bağlantılı olabilecek bir noktadan söz etmek mümkün. Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği tarafından yapılan paylaşımdan anlaşıldığına göre tüm bu süreçte UID (Union of International Democrats, Uluslararası Demokratlar Birliği) İsveç teşkilatı aktif olarak yer almış. UID de süreçteki rolünü vurgulayan bir paylaşımda bulunmuş.
Bazı ülkelerde UID bazılarındaysa UETD (Union of European Turkish Democrats, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği) adıyla faaliyet gösteren organizasyonun Türkiye’de AK Parti ile yakın ilişkileri olduğu biliniyor. Gülüşken’in ilgili organizasyonla organik bir bağının olup olmadığı veya bu organizasyonun AK Parti kurmayları üzerindeki olası etkileri hakkında bir yorumda bulunmak bir hayli güç.
Büyükelçiliğin mesajıyla bağlantılı olarak UID İsveç teşkilatı da bir açıklama yaptı. Açıklamada “Malmö’deki UID Temsilcimiz, hasta ve ailesi havalimanına giderken kendilerine, başka bir araçta eşlik etmiştir. Stockholm Büyükelçiliğimizin sosyal medya hesaplarından UID’e teşekkür etmesinin sebebi de yalnızca bu yardımdan dolayıdır” denmiş.
Açıklığa kavuşmamış bir noktaya da dikkat çekmek gerek. Ambulans uçağın gönderilmesi kararı alınmadan önce 23 Nisan tarihinde Samira Gülüşken, sosyal medyada yaptığı paylaşımlarda elçilikten babasının uçakla Türkiye’ye getirilmesi işlemlerinin 26 bin dolar tutabileceğini öğrendiğini belirttiği görülüyor. Bunun nedeni olarak, İsveç ile Türkiye arasında hastaların nakli konusunda bir protokolün bulunmaması gösterilmiş.
Anlaşılan o ki Emrullah Gülüşken’in ambulans uçakla Türkiye’ye getirilme işlemi için aileden herhangi bir ücret alınmadı. Peki ama bu 26 bin dolar neydi? Bu tutar İsveç’te bulunan diğer Türk vatandaşları için ne anlama geliyor?
Diaspora içindeki tartışmalar
Burada ülkedeki Türk diasporası içerisinde farklı soruların öne çıktığını ifade etmek gerek. Pandemi döneminde yaşanan böylesi bir gelişme, İsveç’in izlediği sağlık politikalarına diasporanın duyduğu güveni zedeler nitelikte. Salgın yönetim stratejisi zaten tartışılan İsveç’te tedavi politikasının, Gülüşken vakasıyla birlikte daha da sorgulanır olduğunu belirtmek gerek. Bu sorgulamanın nesnel bir zemini var mı, Gülüşken’in durumu gerçekten kritik miydi, İsveçli yetkililer hayati bir durumu görmezden mi geldi gibi soruların ise şu an için net bir yanıtı bulunmuyor.
Diaspora içerisinde oluşan güven sorununun yanı sıra Türkiye tarafından atılan adımın ne anlama geldiği de tartışılıyor. Çünkü bu vaka “İsveç’teki sağlık sistemi arzu ettiğiniz şartları sağlamazsa biz size uçak yollayabiliriz” gibi örtük bir taahhüt de barındırıyor. Gülüşken isminin özel bir önemi yoksa bu hizmetten tüm vatandaşların yararlanabilmesi gerekir. Ancak bu da Samira Gülüşken’in attığı, Emrullah Gülüşken’in nakli için istenen 26 bin dolar konusunu gündeme getiriyor.
Her ne kadar Bakan Koca Türkiye’nin “ücreti devlet tarafından karşılanarak hava ambulansı hizmeti veren” bir ülke olduğunu ifade etmiş olsa da pandemi şartlarında herhangi bir devletin vatandaşlarına sürekli ambulans uçak hizmeti sunmasını beklemek pek gerçekçi olmayabilir. Gülüşken ailesi bu giderden bir şekilde muaf tutulmuş olabilir. Ya geride kalanlar ne olacak?
Bir diğer tartışma konusu ise, Gülüşken vakasına medyada üst düzey siyasilerin müdahil olmasıyla birlikte çok fazla yer verilmesi ve buna bağlı olarak İsveçliler arasında da gelişen ters tepki. İsveç’te Eylül 2018’de yapılan genel seçimlerde aşırı milliyetçi olarak tanımlanabilecek İsveç Demokratları isimli parti yüzde 17,5 oy almıştı. Göçmen karşıtlığının toplum içerisinde hatırı sayılır bir yeri bulunduğunu söylemek gerek. Ülkenin genelini etkisi altına alan bir kriz halinde Türkiye’nin ülkeden bir vatandaşını bu şekilde nakletmesi üzerine yazılanlar, İsveçliler ile göçmen gruplar arasındaki gerginlikleri körükleyebilir. Kutuplaşmanın en rahat gözlemlenebildiği yer ise elbette yine sosyal medya.
Tüm bu gelişmeler kriz anlarında ülkeler arası diplomasi ve işbirliği yerine geleneksel güç politikalarını ön plana koymanın kriz sonrası süreçte yaratabileceği potansiyel sorunlar üzerine de düşündürüyor.
Emrullah Gülüşken’e dönecek olursak… 29 Nisan tarihinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıkladığına göre tedavisine Ankara Şehir Hastanesinde devam ediliyor. Türkiye’ye getirilmesinin ardından iki gün yoğun bakımda kaldığı belirtilen Gülüşken’in getirilme sebebi olarak ise Bakan Koca “ciddi bir solunum sıkıntısı olmamasına rağmen altta bir kalp rahatsızlığının olduğunun söylenmiş olmasıydı” demiş. Yapılan tetkiklerde kalp kapağı sorunlarının olduğu anlaşılan Gülüşken’in bu durumunun ciddi bir sorun teşkil etmediği ise yine Koca tarafından açıklanmış.