İsveç’te tacizci kadın olsa bile ‘kadına yönelik erkek şiddeti’ olarak sınıflandırılacağı iddiası

İsveç’te tacizci kadın olsa bile ‘kadına yönelik erkek şiddeti’ olarak sınıflandırılacağı iddiası

Yanlış Yanlış
YANILTICI
YÖNÜ

Bulgular

İsveç Cinsiyet Eşitliği Ajansı’nın 2020’de yayınladığı rehberde, kadının erkeğe karşı şiddet kullanması durumunda dahi “kadına yönelik erkek şiddeti” olarak sınıflandırıldığı doğru.

Ancak bu sınıflandırma, bireysel olarak bir çifti değil, daha büyük çerçevede toplumsal bir olguyu ifade ediyor.

Ajans, uygulayan fark etmeksizin, şiddetin altında ataerkil ve heteronormatif idealler yattığı için bu ifadeyi kullandığını belirtiyor.

Aynı zamanda “yakın ilişki şiddeti” gibi cinsiyetsiz bir ifadenin de, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti dışladığı ve en yaygın şiddet biçimi olan, heteroseksüel ilişkilerde kadına yönelik erkek şiddetini belirsizleştirdiği için tercih edilmediği açıklanmış.

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Sosyal medyada yapılan bir paylaşımda, İsveç Cinsiyet Eşitliği Ajansı’nın, ikili ilişkilerde şiddet uygulayan taraf kadın olsa bile bunun “kadına yönelik erkek şiddeti” olarak sınıflandırılacağı iddia edildi.

isvec siddet paylasim

Öncelikle, habere farklı kaynaklardan ulaşabilmek için, Google’da “Sweden women’s violence against men” anahtar kelimeleriyle arama yapıyoruz: Karşımıza Sputnik News International’ın haberi çıkıyor. Burada kaynak olarak, İsveççe haber sitesi Kvartal gösterilmiş. Bu sayfayı, tarayıcımızın seçeneklerini kullanarak Türkçeye çevirdiğimizde haberin ilk paragrafında şununla karşılaşıyoruz:

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurumu tarafından 2020’de yayınlanan ‘Beklenecek bir şey yok’ el kitabı, ‘sistematik bilgiye dayalı şiddet önleme çalışmasının beş adımda nasıl yürütülebileceğine dair somut rehber’ içeriyor.

Sayfayı tekrar kaynak dilde, yani İsveççede görüntülediğimizde, el kitabının asıl isminin “Inget att vänta på” olduğunu görebiliyoruz. Google’da bu ifadeyle arama yaptığımızda da İsveç Cinsiyet Eşitliği Ajansı’nın internet sayfasından el kitabının tamamına erişebiliyoruz.

İsveç’in bir kamu kurumu olan Cinsiyet Eşitliği Ajansı’nın 2020’de yayınladığı Inget att vänta på: Handbok för våldsförebyggande arbete (Bekleyecek bir şey yok: Şiddeti önleme çalışmaları kılavuzu), cinsiyet, şiddet ve şiddeti önleme konularının nasıl ele alınması gerektiğine dair bir rehber niteliğinde. 

Rehberin ilgili kısmını anlamak için öncesini ve sonrasını da okumalı, yani cümleyi bağlamıyla birlikte ele almalıyız. İlgili kısmın çevirisi şu şekilde:

Toplumsal cinsiyet eşitliği politikasında kadına yönelik erkek şiddeti ifadesi kullanılmaktadır. Bu ifadenin, sadece bir erkeğin, ilişkide bir kadına uyguladığı şiddeti değil, aynı zamanda yakın ilişkilerdeki şiddeti, namusa dayalı şiddeti ve baskıyı, yakın ilişkiler dışındaki cinsel taciz, fuhuş ve cinsel amaçlı insan ticareti kaynaklı şiddeti ve reklam, medya ve pornografide kadın bedeninin ticarileştirilmesi ve sömürülmesini tanımlayacak, kapsayıcı bir ifade olarak işlev görmesi amaçlanmaktadır. Yakın ilişkilerde şiddet kavramının, daha kapsayıcı, kadına yönelik erkek şiddeti ifadesine dahil olmasıyla, eşcinsel ilişkilerdeki şiddet, hatta yakın ilişkilerde erkeklere yönelik kadın şiddeti de dahil olmaktadır.”

Çeşitli haberlerin referans verdiği, “tacizci kadın olsa dahi kadına yönelik erkek şiddeti olarak sınıflandırılacak” kısmı bu bölümden. Bu kısımda yanı sıra, medya ve pornografide kadın bedeninin ticarileşmesi gibi şiddetlerin de “kadına yönelik erkek şiddeti” olarak tanımlanacağından bahsediyor. Ancak başka bir ifade yerine bunun kullanılmasının sebebi, sonraki paragraflarda açıklanmış: 

“‘Yakın ilişki şiddeti’ kavramı, heteroseksüel ilişkilerdeki şiddeti, LGBTİ bireylerin ilişkilerindeki şiddeti ve çocuklara yönelik şiddeti içermesi bakımından cinsiyetten bağımsız ve kapsayıcıdır. Ancak ‘yakın ilişki şiddeti’ gibi kavramlarla ilgili sorun, fiziksel şiddet ile yakın ilişki dışı cinsel şiddet gibi, toplumsal cinsiyete dayalı birçok şiddet türünü dışarıda bırakmasıdır. Bu ifadeyi cinsiyetsizleştirmek, özellikle de tekrarlanan ve ciddi boyutlara varan şiddet, yani erkeklerin heteroseksüel ilişkilerde kadınlara şiddeti söz konusu olduğunda, yakın ilişkilerdeki en yaygın şiddet biçimini belirsizleştirmiş oluyor. Namusa dayalı şiddet ve baskı ifadesi, temelde kızların ve kadınların cinsiyetini kontrol altına almayı amaçlayan şiddet ve baskıyı ifade eder. Bununla birlikte, namus kavramı hem ataerkil hem de heteronormatif ideallere sıkı sıkıya bağlandığından, genç erkekler, oğlan çocukları ve trans bireyler de bundan etkileniyor. Ataerkil temelli şiddet kullanımı, namusa dayalı şiddet ve baskının, İsveç toplumsal cinsiyet eşitliği politikasında, kadına yönelik erkek şiddeti kavramına dahil edildiği anlamına gelir. Önce de belirtildiği üzere, kadına yönelik erkek şiddeti kavramı, yalnızca bireysel olarak bir erkeğin bir kadına şiddetini ifade etmemektedir. Bu kavram, daha geniş anlamda, çeşitli ataerkil temelli şiddet biçimlerini ifade eder. [...] Kadına yönelik erkek şiddeti aynı zamanda, erkeklerin kamusal ortamlarda diğer erkekleri hedef almaları gibi, birçok farklı bağlamdaki erkek şiddetini de içerir. Erkekler kadınlardan daha sık şiddete maruz kalmaktadır, ancak her iki durumda da şiddeti uygulayanlar çoğunlukla erkeklerdir.”

Bu iddia kimi kullanıcıların kafasını karıştırsa da, aslında ortada kategorik ve kavramsal bir mesele söz konusu.

Yani söz konusu olan hukuki bir düzenleme değil. İfadenin temelinde, sosyolojik ve ideolojik olarak, yakın ilişkilerdeki ve ilişki dışındaki şiddetin altında, şiddet uygulayan kim olursa olsun, ataerkil ve heteronormatif ideallerin yattığı düşüncesi var.