Sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşılan bir metnin, İsveç Başbakanı Stefan Löfven’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında yaptığı bir açıklama olduğu iddia edildi. İddiada, Löfven’in Erdoğan’ın sataşmadığı az sayıdaki Avrupalı liderlerden biri olduğunu ifade ederek, devam eden tartışmaların hiçbir entelektüel derinliği olmadığını düşündüğü belirtildi.
Ancak Löfven’in böyle bir açıklama yaptığına ilişkin iddia doğru değil.
Sosyal medyada yaygınlaşan iddiada, İsveç Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Lideri Löfven’in söylediği sözler Rıfat Serdaroğlu’nun blogunda 4 Ağustos 2017 tarihinde yayınlanmasının ardından sosyal medyada yaygınlık kazandı. İddiada İsveç Başbakanı Löfven’in Svenska Dagbladet isimli günlük gazeteye verdiği bir röportajdan alındığı ifade edildi.
İddia ilk olarak Hizmet Gazetesi’nde Emekli Tuğgeneral Hamit Tekkanat’ın 5 Nisan 2017’de yazdığı İki Yüzlü Avrupa yazısında farklı ve daha uzun bir biçimde yer almıştı;
Sanıyorum şu an için Sayın Erdoğan’ın sataşmadığı az sayıdaki Avrupalı liderlerden biri konumundayım ancak açık yüreklilikle İsveç halkına ve Avrupa kamuoyuna ifade etmek isterim ki benim Sayın Erdoğan ile bir söz düellosuna girmek gibi bir niyetim yok. Zira karşı karşıya olduğumuz şey örgütlü bir kör cehalet ve ben bunun ile baş edebilecek alt- kültüre sahip değilim.
Kadı ki başka bir Avrupalı liderin de böyle bir donanıma sahip olduğunu zannetmiyorum. Şu an devam etmekte olan tartışmaların hiç birinin entellektüel bir derinliği olduğunu düşünmediğim için taraftarlarının kendisine “poposunun kılıyız” dediği bir güruh ile nasıl bir diyalog kuracağımızı bilmiyoruz. Açıkçası Avrupa olarak son 70 yıldır böyle bir olgu ile karşılaşmamıştık. Türk halkına olan saygımız ve Türkiye’nin modern, demokratik ve açık bir toplum olma yolundaki serüvenine olan inancımız ve desteğimiz nedeni ile biz İsveç hükümeti olarak sessiz kalmayı tercih edeceğiz ve sataşmalara cevap vermeyeceğiz.
Sayın Erdoğan her konuşmasında Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye verdiği sözlerin hiç birini yerine getirmediğini sıkça dile getiriyor. Bu eleştiriler kısmen doğru olabilir ancak Türk halkının kendine şu soruyu sormasının zamanı geldiğini düşünüyorum: 1960’larda başlayan bir üyelik sürecinde kendi hükümetleri acaba gerçekten yükümlülüklerini yerine getirmiş midirler? Sorularına şu şekilde devam edebilirler: Türkiye batı komşularına nazaran daha uzun çok partili demokrasi deneyimine sahip iken, nasıl oluyor da son 50 yılını komünist bir rejim altında geçirmiş ve neredeyse hiçbir demokrasi deneyimi olmayan bir ülke 10 yılda toparlanıp AB üyesi olabiliyor ve Türkiye 50 yıldır üyelik sürecinde yerinde sayıyor?
teyit.org’un ulaşmaya çalıştığı ve kaynağın sorulduğu Hamit Tekkanat’tan bir cevap alınamadı.
Löfven’in söylediği iddia edilen sözlerin kaynağı olarak gösterilen Svenska Dagbladet isimli gazetenin haberlerinde ve Löfven’in verdiği röportajlarda alıntılanan metindeki ifadelere ulaşmak mümkün değil.
teyit.org’un iletişime geçtiği ve doğrulama yapan bağımsız gazeteci Jack Werner yaptığı inceleme sonucunda, Löfven’in buna benzer bir röportajı olmadığı ve muhtemelen bu yazılanların uydurulduğunu ifade etti. Ayrıca kullanılan dilin de Löfven’in diliyle benzerlik taşımadığına değindi.
Sosyal Demokrat Parti lideri olan Löfven’in bu sözleri söyleyip söylemediğine dair teyit.org’un ulaştığı Sosyal Demokrat Partisi yetkilileri, alıntının hiçbir anlam ifade etmediğini ve Löfven’in bu yönde yaptığı hiçbir açıklamanın bulunmadığını belirtti. Açıklamada, cümlelerin yüksek ihtimalle uydurulmuş olduğu ifade edildi.