Sosyal medyada ve çeşitli haber sitelerinde yer verilen iddiaya göre insanlı ilk roket 1633 yılında Türkler tarafından fırlatıldı. İddia yalnızca bir Facebook sayfasında bin 500’ün üzerinde beğeni alırken 600’e yakın kullanıcı tarafından paylaşıldı.
Konuya ilişkin gönderilerde söz konusu iddiaya ABD’de yayımlanan Weekly World News isimli bir dergide yer verildiği ifadesi öne çıkarılıyor. Derginin Norveç Havacılık Müzesi yöneticilerinden biriyle yaptığı röportajdan bölümler aktarılıyor. Röportajda, 1633 yılında Hasan Çelebi isimli bir kişinin roketle fırlatıldığı, roketin yaklaşık 27 metre uzunluğunda olduğu ve yerden 275 metre yükselebildiği, sonrasında Hasan Çelebi’nin bir çeşit yelkenkanat kullanarak sağ bir biçimde yere iniş yaptığı ifade ediliyor. Bu sırada roketin yaklaşık 2,5 kilometre gidip sonrasında suya çakılmış olduğu belirtiliyor.
İddiaya kaynak olarak gösterilen derginin güvenilirliği konusunda çeşitli sıkıntılar olsa da Osmanlı’da 1633 yılında fırlatılan insanlı bir rokete dair anlatılara rastlamak mümkün. Öte yandan anlatıların hemen hepsi tek bir kaynağa dayanıyor, o da Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi. Evliya Çelebi’nin çalışmalarında yer yer mübalağalı ifadelere yer veriyor olması nedeniyle bu anlatının ne ölçüde gerçekleri yansıttığından emin olmak zor görünüyor. Buna ek olarak Discovery Channel’da yayınlanan Mythbusters (Efsane Avcıları) isimli programda öne sürülen açıklamalara ve deneylere bakıldığında bu iddia belirsiz olarak nitelendirilebilir.
Kaynak olarak gösterilen dergi güvenilir değil
İddianın kaynağı olarak belirtilen Weekly World News dergisi ABD’de 1979’dan bu yana yayın yapıyor. Dergi, yayımladığı tuhaf hikayelerle biliniyor. Bu bağlamda derginin aktardığı hikayelerin ve haberlerin daima gerçekleri aktardığını söylemek oldukça güç. Derginin 1981-2007 yılları arasında yayımlanan birçok sayısına Google Books üzerinden erişmek mümkün.
Derginin çeşitli sayılarında UFO saldırılarında hayatta kalanların hikayeleri, Kocaayak’ın yaşıyor olduğu, reenkarnasyonun kanıtlanmış olduğu, enflasyonu yenmek için burçların nasıl kullanılabileceği, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma bir uçağın ayda bulunduğu ve benzeri daha birçok garip hikayeye rastlanıyor.
Derginin iddiaya konu olan ve Norveç Havacılık Müzesi Müdürü Mauritz Roffavik’in demeçlerini içeren sayısı, 15 Aralık 1998’de yayımlanmış. Derginin bu sayısına Google Books üzerinden erişmek mümkün olmasa da dolaylı olarak bir başka kaynakta bahsi geçen metin okunabiliyor. Metin, Contact: The Phoenix Educator isimli bir derginin 29 Aralık 1998 tarihli sayısında bulunuyor.
Contact: The Phoenix Educator da Weekly World News’a benzer şekilde komplo teorilerine yer veren ve bu açıdan güvenilir bir kaynak olarak değerlendirilemeyecek bir dergi. Hasan Çelebi’ye dair anlatının sunulduğu metnin son paragrafındaysa şöyle bir değerlendirme yer almış:
“Elit”ler binlerce yıl önce bu gezegende gerçekleşen nükleer savaş ve antik zamanlardan bu yana gerçekleşen dünya dışı ziyaretler gibi bundan çok daha gizli planlarını yüzyıllardır saklıyorlar.
Yukarıdaki metin incelendiğinde metinde belirtildiği şekliyle “Norway Aircraft Museum” isminde bir kuruluş hakkında herhangi bir bilgi bulunamadı. Müzenin müdürü olduğu belirtilen Mauritz Roffavik isminde birine dair bir bilgiye de ulaşılamamakla birlikte Norveç’in Sola kentinde bulunan Uçuş Tarihi Müzesi (Flyhistorisk Museum) kayıtlarında “Maurits Rossavik” ismine rastlamak mümkün. Rossavik, kurumun 2014 yılına dair yıllık raporunda “onursal üye” olarak yer alıyor. İddiaya konu olan metnin yayımlandığı 1998 yılında yaptığı göreve dair bir bilgiye ise ulaşılamadı. Konuyla ilgili Rossavik’in bir başka demecine de rastlanmadı.
Bazı haber sitelerinde yine söz konusu metne atıfta bulunularak anlatılanların Smithsonian Enstitüsü Uzay Araştırmaları Bölümü’nden Frank Winter tarafından da doğrulandığı belirtiliyor. Bahsi geçen kurumda gerçekten de Frank Winter isminde bir kişinin bulunduğu doğrulanabiliyor. Winter’ın anlatılanların tümünü doğrulayıp doğrulamadığına dair net bir bilgiye ulaşılamasa da kendisinin benzer bir konuda bilimsel bir makalesi bulunduğu görülüyor.
Winter, makalesinde ilk insanlı roketin 20. yüzyılın ortalarından itibaren kullanılmaya başlandığı iddiasına karşı bir argüman öne sürüyor ve daha erken dönemlerden örnekler verilebileceğini söylüyor. Anlattığı örnekler arasında Çin’den Wan Hu, Osmanlı’dan Lagâri Hasan Çelebi, İtalya’dan Joel Diavolo ve Amerika Birleşik Devletleri’nden Frederick Rodman Law bulunuyor. Makalede Lagâri Hasan Çelebi’ye dair anlatılanların Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinden alınmış olduğu görülüyor.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi incelendiğinde bu iddiaya konu olan Weekly World News isimli dergide yer alan haberdeki anlatının da Seyahatname’deki temel anlatı üzerinden kurgulanmış olabileceği anlaşılıyor.
Lagâri’nin Sarayburnu’ndan Sinanpaşa Kasrı’na uçtuğu iddiası
Seyit Ali Kahraman ve Yücel Dağlı tarafından günümüz Türkçesine de kazandırılan Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Lagâri Hasan Çelebi şu şekilde anlatılıyor:
Lagâri Hasan Çelebi: Murad Han’ın Kaya Sultan adlı bir kızı doğduğunda akika (Yeni doğan bir çocuk için Allah’a şükür niyetiyle kesilen kurbanın adı) şenliği olduğu gece bu Lagâri Hasan 50 okka baruttan yedi kollu bir fişeng icat edip Sarayburnu’nda padişah huzurunda derya üzere fişeğe bindi. Yardımcıları fişeğe ateş edip Lagâri,
“Padişahım seni Hudâ’ya ısmarladım. İsa Peygamber ile konuşmaya gideriz” diye göklere yükselirken dua edip Allah’a hamdler ederek yanında olan fişenklere ateş edip deniz yüzünü aydınlattı. Gök kubbede büyük fişeğin barudu kalmayıp yere inerken ellerinde olan kartal kanatlarını açıp Sinanpaşa Kasrı önünde denize düşüp yüzerek çıplak padişah huzurunda yer öpüp,
“Padişahım, İsa Peygamber padişahıma selam eyledi” diye şakalar etti. Bunun üzerine bir kese altın ve 70 akçe ile sipahi zümresinden olup Kırım’da Selamet Giray Han’a gidip orada öldü. Rahmetli yakın dostumuz idi. Allah rahmet eylesin.
Padişah IV. Murad’ın kızı İsmihan Kaya Sultan’ın doğum yılı hicri 1042 olarak biliniyor. Bu tarih Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan ansiklopedide 1632 veya 1633 olarak belirtilmiş. Bu kaynaklar ışığında, bu tarihlerin analize konu olan iddiada yer verilen tarihlerle uyuştuğu görülüyor.
Evliya Çelebi, Lagâri Hasan Çelebi’nin roketle Sarayburnu’ndan Sinanpaşa Kasrı önüne kadar gidebildiğini iddia etmiş. Bahsedilen Sinanpaşa Kasrı’nın bugün Topkapı Sarayı olarak bilinen Saray-ı Hümayun’un sınırları içerisinde yer alan Sinanpaşa Köşkü veya bir diğer adıyla İncili Köşk olabileceği düşünülebilir.
Sosyal medyada dolaşımda olan bazı gönderilerde roketin denize düşmeden önce 2,5 kilometre boyunca yol aldığı belirtiliyor. Evliya Çelebi’nin iddiası düşünüldüğünde roketteki barutun bitmesinin ardından roketten ayrılan Lâgari Hasan yaklaşık 1 kilometre gitmiş olabilir. İddia ele alındığında roketin bir müddet daha ilerledikten sonra denize çakılmış olduğu da düşünülebilir.
Evliya Çelebi’nin iddiası doğru olabilir mi?
Discovery Channel isimli televizyon kanalında yayınlanan Mythbusters (Efsane Avcıları) adlı programın 7. sezonunun 17. bölümünde Evliya Çelebi’nin bu anlatısı test ediliyor. Lagâri Hasan Çelebi’nin gerçekten Evliya Çelebi’nin anlattığı şekilde roketle uçup uçamayacağı bir deneyle kanıtlanmak isteniyor. Deneyle ilgili video Discovery Channel’ın YouTube hesabında paylaşılmış.
Efsane Avcıları ekibi bu iddiaya ilişkin farklı anlatıları göz önünde bulundurarak bir model hazırlıyor. Bu noktada bu analizin hazırlanması sürecinde Lagâri Hasan Çelebi’nin uçuşuna dair Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiler dışında başka birincil kaynağa rastlanmadığı belirtilebilir. Ancak Evliya Çelebi’nin anlatısı üzerinden ekleme ve çıkarmaların yapıldığı farklı bazı anlatılar da bulunmakta. Örneğin bu analizdeki iddiaya konu olan Facebook gönderisinde roketin 30 metre boyunda olduğu bilgisi yer alıyor. Ancak bu bilgi herhangi güvenilir bir kaynakta bulunmuyor.
Efsane Avcıları ekibi Lagâri Hasan Çelebi’nin roketinin bir modelini hazırlarken Evliya Çelebi’nin anlatısında yer alan barut miktarına dikkat çekiyor. Evliya Çelebi’nin belirttiği 50 okka barut yaklaşık olarak 64,1 kilograma denk geliyor. Efsane Avcıları ekibi bu miktardaki barutla başa çıkmanın oldukça tehlikeli olabileceğini vurguluyor ve onun yerine onunla aynı etkiyi yaratabilecek daha güvenli bir yakıt sistemi oluşturuyor. Ayrıca ekip, modeli oluştururken kullandıkları üretim biçimi, kaynak teknikleri ve materyalin Lagâri Hasan Çelebi’nin döneminde bulunmadığını belirtiyor. Bunun dışında modelin tasarımı söz konusu olduğunda var olan tüm tarihsel anlatıları ve çizimleri göz önünde bulundurduklarının altı çiziliyor.
Sonuç olarak hazırladıkları roketin işe yaramaması durumunda Lagâri Hasan Çelebi’nin kendi döneminde böylesi bir çalışma yapabilmiş olması iddiasına da bir hayli mesafeli olacakları anlaşılıyor.
Nitekim hazırladıkları model 30 metre yükseldikten sonra yere çakılıyor. Ekip bu efsanenin gerçek olamayacağı sonucuna ulaşıyor.
Bu noktada Evliya Çelebi’nin anlatısında yer verilen veya onun anlatısı üzerine kurgulanan farklı iddialardaki teknik detayların hatalı olabileceği, bunun da Efsane Avcıları ekibini yanlış yönlendirmiş olabileceği düşünülebilir. Ancak yine Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi dışında birincil herhangi bir kaynağa ulaşılamadığı için böyle bir çıkarım yapılabilmesi için de yeterli delil bulunmuyor.
Evliya Çelebi yer yer aktardığı mübalağalı tasvirlerle biliniyor
Evliya Çelebi’nin anlatımında yer yer abartılı tasvirlere yer verdiği biliniyor. İslam Ansiklopedisi’nde Evliya Çelebi için şu ifadeler kullanılmış:
Evliya Çelebi olaylara çok defa alaycı bir tavırla yaklaşır. Karşılaştığı kimselerin taklidini yapmaktan çekinmez. Bazan naklettiği şeyi daha da renklendirmek için uydurma bir haber veya hadise ortaya atar. Bu arada okuyucunun ilgisini çekmek maksadıyla aklın almayacağı garip olaylara yer verdiği de görülür. Mesela fillerin geçtiği köyde kadınların fil doğurması, gaipten haber veren mağaralar çaresiz dertlere çare bulan hekimler vb. olağanüstü şeyler onun üslüp ve anlatım güzelliğine çeşni kattığı gibi, bu tür hikayelere meraklı geniş kitlelerin ilgisini çekerek bu sayede eserine popüler bir karakter vermeyi de amaçladığı söylenebilir.
Yine bu bağlamda da Evliya Çelebi’nin Lagâri Hasan Çelebi’ye dair anlattıklarının ne ölçüde gerçeği yansıtmış olabileceğinden emin olmak güç.
1986 yılında Lagâri Hasan Çelebi’nin roketini arama çalışmaları başlatıldı
Houston Chronicle isimli gazetenin 19 Ağustos 1986 tarihli sayısında “Türkler 1633’te fırlatılan insanlı roketi arıyor” başlıklı bir haber yayımlandı. Haber, UPI Haber Ajansı tarafından ise 18 Ağustos 1986 tarihinde yayımlanmış.
Haberde, Türkiye’den bir müzenin bir Norveç firmasına roketin enkazının bulunması için başvuruda bulunduğu anlatılıyor. Marest isimli firmanın yöneticilerinden Svein Kjar, enkazı bulma operasyonunun teknik olarak çok zor görünmediğini ifade ediyor.
Haberde aktarıldığına göre İstanbul’daki Havacılık Müzesi’nin Marest’e gönderdiği belgelerde roketin enkazının 90 feet (yaklaşık 27.5 metre) derinlikte bulunuyor olduğu belirtiliyor ve enkazın kıyıdan çok fazla uzakta olmadığı ifade ediliyor.
Öte yandan bu arama faaliyetinin nasıl sonuçlandığına dair herhangi bir bulguya rastlanmadı.
Paylaşımlarda yer alan görsele dair kesin bir bilgiye ulaşılamadı
Sosyal medyada ve çeşitli haber sitelerinde bu iddianın kendisinin yanı sıra iddia edilen olayın tasvir edildiği bir görsele de yer veriliyor.
Görselin internette ilk olarak paylaşıldığı sayfalardan birine ulaşılmış olsa da görselin kaynağına dair net bir bilgi edinilemedi. Görselin ne zaman ve kim tarafından hazırlandığı bilgisine ise ulaşılamadı.
Sonuç olarak, Lagâri Hasan Çelebi’ye dair anlatılanların tek bir birincil kaynağa dayanıyor olduğunun altını çizmek mümkün. O kaynak da Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi. Evliya Çelebi’nin ise çalışmalarında pek çok kez mübalağalı ifadelere yer verdiği biliniyor. Bu nedenle de anlatının ne ölçüde gerçekleri yansıttığı bilinmiyor. Netice itibariyle Discovery Channel’da yayınlanan Efsane Avcıları isimli programda da öne sürülen açıklamalar eşliğinde bu iddia belirsiz olarak nitelendirilebilir.