Sosyal medyada dolaşıma giren paylaşımlarda Türkiye’nin 1938’e kadar hiç dış borç almadığı iddia edildi. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında hem Osmanlı Devleti’nden kalan borçların ödenmesi için hem de özel sektörün büyümesi ve sanayileşme için sermayeye ihtiyaç vardı. O zamanlar Türkiye’nin elinde bu talepleri karşılayacak bir sermaye yoktu.
Yani Atatürk döneminde hiç dış borç alınmadığı iddiası şüpheli gözüküyor.
Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Tuncay Mollaveisoğlu da “Üçüncü yol: Kemalist ekonomi modeli, kalkınmayı planlamak…” adlı köşe yazısında hiç dış borç alınmadığını iddia etmiş.
Konu ile ilgili Google Akademik’teki çeşitli akademik makaleler okunduğunda iddianın yanlış olduğu söylemek mümkün görünüyor.
Tarih makaleleri erken cumhuriyet dönemindeki dış borçlanmayı ve dış borçlanmanın sebeplerini anlatıyor.
İlk olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu zamanlardaki ekonomik durumu anlamak gerekiyor. Erken cumhuriyetin devraldığı ekonomik yapı iflasın eşiğine gelmiş bir ekonomiydi. Osmanlı Devleti’nden kalan borç yüklüydü.
Araştırma görevlileri Dilek Göze Kaya ve Ayşe Durgun’un yazdığı makalede cumhuriyetin devraldığı ekonomik yapı anlatılıyor. Osmanlı Devleti’nde nüfusun beşte dördü tarımla uğraşıyordu. İç ve dış ticaret azınlıkların elinde bulunuyordu. Avrupa ülkelerine tanınan kapitülasyonlar zaman içinde genişlemişti. Osmanlı Devleti baskı altında kalmış ve çareyi dış borçlanmada bulmuştu.
1914 yılına varıldığında Osmanlı’nın dış borcu 104 milyon 212 bin Osmanlı lirasını bulmuştu.
İmparatorluk parçalandıktan sonra arta kalan borçlar, bağımsızlığını alan ülkeler arasında paylaştırılmış ve Türkiye’ye düşen pay yüzde 62,54 olmuş. Lozan Barış Antlaşması sürecinde ise Osmanlı Devleti’nin dış borçlarının yüzde 40’ı Türkiye’ye bırakılmış.
Cumhuriyet kurulduğunda Osmanlı’dan kalan borçların ödenmesi gündem olmuş.
Ünlü profesör İlber Ortaylı da katıldığı bir konferansta 1875 yılında Osmanlı Devleti'nin iflas ilan ettiğini ve ödenemeyen dış borcun cumhuriyete intikal edildiğini söylüyor.
Sadece Osmanlı’nın mirası değil, ülkenin kalkınması için sanayiye ihtiyaç vardı; fakat sanayileşmenin geliştirilmesi için yeterli sermaye yoktu. Ayrıca, savaşlar sonrası ekonomi iyice yıpranmıştı. 1929 yılındaki ekonomik buhranda ise gümrüklerini denetim altına alamayan Türkiye döviz krizi yaşıyordu.
Yaşanılan ekonomik sıkıntılar nedeniyle erken cumhuriyet döneminde de dış borçlanmaya başvurulmuş.
Farklı ülkelerden borç alınmış
İlk dış borçlanma, 1930 senesinde kibrit ve çakmak fabrikası kurulması için makine ve teçhizat alımı için ABD’li bir yatırım şirketinden 10 milyon dolarlık kredi alınarak olmuş.
30 Haziran 1930 tarihli 1533 sayılı Resmi Gazete’de de alınan borcun resmiliği ve detayları anlatılıyor. 21 Haziran 1930 tarihinde çıkarılan 1722 sayılı kanun ile kibrit ve çakmak tekeli 25 yıllığına ABD’li şirkete verilmiş.
İkinci dış borç 1934 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden alınmış. Alınan borç, birinci beş yıllık kalkınma planının ihtiyaçlarının karşılanması için olmuş. 8 milyon dolar olarak faizsiz kredi temin edilmiş ve bu kredi Nazilli Basma Fabrikası’nın kurulması için kullanılmış.
1938 yılında ise askeri teçhizat ödemeleri için 16 milyon sterlin borç alınmış. Ülkeler arasındaki silahlanma yarışı sebebiyle Türkiye silah ithalatına başvurmuş ve ekonomik olarak yine sarsılmaya başlamış. Britanya’dan alınan borç artan ticaret açığını kapamak ve silah gereksinimini karşılamak için kullanılmış. Nitekim Mustafa Kemal Atatürk'ün 1 Kasım 1938 tarihli meclis açış konuşmasında da Britanya ve Almanya ile yapılan kredi anlaşmalarına değinilmiş.
1930, 1934 ve 1938 dış borçlanmalarına ek olarak II. Dünya Savaşı’na kadar Genel Borçlar İdaresi’nden alınan borçlarla; telefon, demiryolu, elektrik, rıhtım gibi kamusal hizmet veren yabancıların elinde olan şirketlerin millileştirilmesi için alınan borçlar haricinde yeni borç alınmamış.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise dış borçlar daha yüksek miktarla kapatılmış. 1945 yılında dış borçların ödeme tutarı 1939 yılına kıyasla yüzde 266 artmış. Osmanlı’dan kalan dış borçlar ancak 1954 yılında yine dış borçlanma ile kapatılmış ve 1970 sonrası yaşanan ekonomik krizler ülkeyi kötü etkilemiş, yeni borçlanmalara sebep olmuş.
İddiayı Malumatfuruş ve Doğrula da inceledi.