Wuhan koronavirüsü, Dünya Sağlık Örgütü’nün verdiği isimle Covid-19 salgını, ikinci ayında. Virüs an itibariyle Latin Amerika hariç üzerinde yaşam olan tüm kıtalarda görüldü. Yani “pandemi” olmaktan yalnız bir adım uzakta. İnsanlığın müşterek salgın hastalık hafızasından kaynaklı korkudan nemalanmak isteyenler için ortam şahane. Korkmalıyız korkmasına ve gerekli tüm önlemleri almalıyız; ancak kimsenin korkuyu istismar etmesine izin vermemek gerek.
İki hafta kadar önce “içeriden” aldığı bilgilere dayanarak çevrimiçi bir TV kanalına demeç veren, sabık Çinli yeni ABD’li milyarderin söyledikleri örneğin… Guo Wengui, yeni adıyla Miles Kwok, yaklaşık 45 dakikalık yayında salgın üzerinden Çin hükümetini topa tutarken birçok iddia ortaya attı. Bunlar için gösterdiği kaynaklar ise dayanağı belli olmayan rakamlar ve içeriden aldığını öne sürdüğü istihbarattı. Bu analizde tek tek bu iddiaları inceledik.
Guo Wengui kimdir?
Çinli milyarder Guo Wengui’nin katıldığı programın yayınlandığı America’s Voice News kanalı, okuyucu ve seyircilerin katılımıyla yönetilen bir yayın organı. ‘Muhafazakar değerlere odaklı’ olduğunu beyan eden kanal, eğlence ve haber ağı olarak da tanımlanıyor. Peki Çin hükümetini koronavirüsün gerçek boyutunu gizlemekle suçlayan Guo Wengui kim? ABD’de Miles Kwok olarak da bilinen Wengui, Pekin Zenith Holding’in sahibi ve Çinli bir milyarder. Çin’de hakkında rüşvet, adam kaçırma, kara para aklama, dolandırıcılık gibi çeşitli suçlamalarla soruşturmalar açıldı. Tutuklanacağını gören Wengui, 2014 sonlarında Amerika Birleşik Devletleri'ne kaçtı. South China Morning Post’un 2017’de yaptığı habere göre Wengui, Interpol tarafından kırmızı bültenle aranıyordu. Çin hükümeti ABD’ye kaçtıktan sonra da Wengui’nin peşini bırakmadı. CNBC’de yer alan habere göre, 2017’de Wengui’ye yöneltilen suçlamalar arasında tecavüz de vardı.
Wengui, ABD'ye geldikten sonra Çin Komünist Partisi’ne karşı Guo Medya'yı kurdu. Guo Medya bünyesinde yer alan G-News, Çin hükümetinin koronavirüsü laboratuarda ürettiğini itiraf edeceğini iddia etmişti. Ayrıca BuzzFeed ve Politifact iddianın kanıt yetersizliğinden ötürü doğru olmadığını belirtmiş ve iddiayı ortaya atan G-News’un, Çin Komünist Partisi karşıtlığı ile bilinen Wengui ile bağlantısının altını çizmişti.
New York Times Magazine ise, Wengui ile ilgili hiçbir şeyin göründüğü kadar basit olmadığını ifade etmiş. Buna göre Guo 47, 48 ya da 49 yaşında olabilir. “Onun hakkında yayınlanan makaleler, hayatı hakkında sadece puslu detaylar sunuyor. Çünkü biyografisi bir kaynaktan diğerine göre değişiyor. Belki de ismi Guo Wengui bile değil. Guo Wugui olabilir.”
Hayatı bu denli gizemle dolu bir iş insanının, koronavirüs hakkında ortaya attığı iddialara da, olası çıkar çatışmalarını göz önünde tutarak yaklaşmak gerek.
İDDİA: Hastalık daha 17 Aralık’ta felaket halini almıştı.
Guo Wengui’nin canlı yayında ortaya attığı iddialardan ilki, koronavirüsün daha 17 Aralık 2019’da “felaket” halini almış olduğu. Fakat insanlığın karşılaştığı her hastalık, onun küresel bir sağlık tehdidi ya da felaket olduğu anlamına gelmiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, “felaket” toplumun kendi kaynaklarını kullanma becerisini aşan insani, maddi, ekonomik veya çevresel kayıplara neden olan, toplumun işleyişinde ciddi aksamalar yaratan durumlar için kullanılıyor.
Peki 17 Aralık’ta Çin’de durum gerçekten böyle miydi? Wuhan Belediyesi Sağlık Komisyonu, 31 Aralık 2019’da yaptığı açıklamada yedisi ağır 27 vaka tespit edildiğini belirtilmişti. O dönem henüz isimlendirilmeyen hastalığın, önlenebilir ve kontrol edilebilir olduğu, fakat her ihtimale karşı halka açık yerlerde maske takılması gerektiği ifade edilmiş. Sitede Aralık 2019’da koronavirüs ile ilgili yapılmış bir açıklama ise bulunmuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre koronavirüs ilk olarak 31 Aralık 2019’da tespit edildi. 30 Ocak 2020’de ise koronavirüsün bir halk sağlığı tehdidi olduğunu açıkladı. Hastalık halen Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre bir “felaket” değil.
İfade özgürlüğü her şeyi açıklar mı?
Wengui bu ilk iddiasının ardından Çin’de basın ve ifade özgürlüğü olmadığı, salgınla ilgili gerçekleri söyleyenlerin cezalandırıldıklarını ifade ediyor. Çin, neredeyse tüm ifade özgürlüğü endekslerinin üzerinde uzlaştığı üzere, “özgür” bir ülkedeğil. Nitekim Wengui de iddialarını sıralarken, salgınla ilgili çektiği bir video ile karşı karşıya olunan tehdidi dünyaya duyuran ve sonrasında virüs nedeniyle hayatını kaybeden doktor Li Wenliang ile Çin’in meşhur baskıcılığına dayanıyor.
Ancak baskıcı ve antidemokratik Çin rejiminin gücünün, salgınla ilgili rakamları Wengui’nin iddia ettiği ölçüde çarpıtmaya yeteceğini düşünmek için bir nedenimiz yok. Salgınlar küresel sağlık sorunları ve ülkeler baş etmek için işbirliği yapmak zorundalar; aksi halde hiçbir ülke ortaya çıkacak sorunlardan asude olamıyor. Çin 2003 yılında SARS salgını ilk ortaya çıktığında bunu Dünya Sağlık Örgütü’ne vaktinde bildirmemekle itham edilmiş ve sonrasında sözler vermişti. Bu sözü tutmuş olacak ki örgüt Covid-19 salgınının başından bu yana Çin’in çabalarını teslim ediyor.
Çin söz konusu olduğunda güvensizlik elbette olağan ve dahası gerekli. Ancak salgınla baş edebilmek ve Çin hükümetini reforma zorlayabilmenin yolu hiçbir mesnedi olmayan rakamları dikkate almak olmamalı.
İDDİA: ABD, Çin’den uçuşları ancak 2 Şubat’ta durdurdu. Çin’den gelenler 18 Şubat’dan itibaren hastalanmaya ve ABD’de salgını yaymaya başlayacak.
Wengui hastalığın kuluçka süresine dayanarak ilginç bir iddia daha ortaya atıyor: Buna göre ABD Çin’den uçuşları ancak 2 Şubat’ta durdurduğundan, bu tarih ve öncesinde Çin’den gelenler, 18 Şubat’dan itibaren hastalanmaya ve ABD’de salgını yaymaya başlayacak.
ABD’nin Çin’e uçuşları durdurduğu doğru. 31 Ocak 2020’de Donald Trump, son 14 gün içinde Çin'e seyahat eden yabancı uyruklu çoğu vatandaşın ABD'ye girişini yasaklayan bir kararyayınladı ve karar 2 Şubat 2020 itibariyle yürürlüğe girdi. Kararın ardından hükümetin uyarılarını da dikkate alan üç büyük havayolu şirketi, uçuşlarını durdurdu. 5 Şubat’ta da ABD hükümeti Çin’de yaşayan vatandaşlarını tahliye etti. Tahliye edilenlerin, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi 14 gün karantinada tutulmalarına karar verildi.
Videoda bu tahliye edilen insanların 18 Şubat’tan sonra hastalanmaya ve hızla salgını yaymaya başlayacağı öne sürülüyor. Ancak bu iddia gerçeği yansıtmıyor. Hastalığın kişide ne zaman ortaya çıkacağı, virüsün kuluçka süresine bağlı. Bu süre, vücuda giren bir mikroorganizmanın bir hastalık ortaya çıkarmasına kadar geçen süre. Dünya Sağlık Örgütü’nün verdiği bilgiler, koronavirüsün kuluçka döneminin tahminen 1-6,5 gün arasında değiştiği, ortalamasının ise 5-6 gün olduğu yönünde. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri’nin (CDC) tahminlerine göre ise, bu süre 2-14 gün arasında değişiyor. Yani Çinli milyarder iş insanının söylediği gibi ABD’de 18 Şubat’tan itibaren hastalığın yayılacağını söylemek için, şu an karantinada olan kişilerde en geç 14. günün sonunda hastalığın tespit edilebilmesi gerekiyordu. Ancak bu gerçekleşmedi.
Koronavirüsün ortaya çıkmasıyla birlikte yapılan akademik çalışmalarda da hastalığın kuluçka dönemine ilişkin benzer bilgiler var. Eurosurveillance Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada 20-28 Ocak 2020 tarihleri arasında koronavirüs tespit edilen 88 vakanın kuluçka sürelerine ilişkin bilgiler bulunuyor. Çalışmaya göre, üç parametrik formda incelenen kuluçka süresinin ortalaması 6,5-7 gün arasında.
SARS, MERS ve yeni koronavirüse ait kuluçka dönemi karşılaştırmaları
İDDİA: Ölüm oranı yüzde 2,1 olarak veriliyor. Ancak bu oran hep aynı. Oranın günden güne değişmesi gerekirdi.
Yeni koronavirüs salgınına ilişkin tespit edilen vaka ve ölüm sayıları Dünya Sağlık Örgütü tarafından günlük olarak rapor ediliyor. Ayrıca, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Sağlık Komisyonu, Dünya Sağlık Örgütü gibi resmi verileri baz alarak güncellenen bir haritalama sistemi sayesinde, salgının gidişatı anlık olarak izlenebiliyor. Bu raporlarda yer alan vaka ve ölüm sayılarına bakıldığında ölüm oranı hesaplanabiliyor. Çin Ulusal Sağlık Komisyonu 4 Şubat’ta bir basın toplantısı düzenlemişti. Bu basın toplantısında verilen bilgiye göre yeni tip koronavirüsün neden olduğu pnömoni ölüm oranı yüzde 2,1. Salgının ortaya çıktığı kent Wuhan’da ise bu oran yüzde 4,9. Yetkililere göre salgının başlangıcındaki ölüm oranı yüzde 2,3’tü. SARS’ta ölüm oranı yüzde 10, MERS’te ise yüzde 34,4 idi.
Peki, ölüm oranı nasıl hesaplanıyor? Öncelikle salgına ilişkin net oranlar ancak salgın sona erdiğinde verilebiliyor. Fakat, güncel oranı hesaplamak zor değil. Bunun için,
Ölümler / vakalar = Sonuç x 100 = Ölüm oranı formülünü uygulamak kafi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 19 Şubat 2020 tarihli raporundaki sayıları ele alarak bir hesap yaptığımızda 2.009 / 75.204 = 0,027 x 100 = 2,7 oranı ortaya çıkıyor. Hesaplama büyük rakamlarla yapıldığından, günlük bazda oransal bir değişim beklemek matematik yasalarına aykırı olurdu. Bu oranın günden güne belirgin bir şekilde değişmesi için, ölüm sayısında ya da tespit edilen vaka sayısında dramatik artışlar yaşanması gerekirdi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün hastalığın ölüm oranına ilişkin yaptığı tahmin de yüzde 2. The Lancet’te yayınlanan ve salgının başlamasıyla birlikte yapılan ilk çalışmada ölüm oranının yüzde 3 olabileceği bilgisi yer alıyor.
Wengui yayın boyunca oldukça dramatik ve iri rakamlar sarf ediyor. Örneğin insanlığın 50 milyon insanın kaybına neden olan İspanyol gribi hafızasından faydalanarak, Çin hükümetinin gerçek rakamları sakladığını, 50 bin insanın yaşamını yitirdiğini ve enfekte insan sayısının 1,5 milyonu aştığını öne sürüyor. Wengui’nin verdiği 50 bin rakamını, havadaki sülfür dioksit oranı olduğunu öne sürerek kanıtlamaya çalışanlar da olmuştu. Teyit’in konuyla ilgili analizi, ölüm rakamlarını ve sülfür dioksit iddiasını detaylarıyla açıklıyor.
İDDİA: Wuhan’ın hastane kapasitesi 530 bin yatak. Çin iki hastane inşa ederek 46 bin yataklık bir kapasite daha oluşturdu. Amaçları 150 bin yatak daha yaratmak. Ölenlerin sayısı açıklandığı gibi olsaydı, yatak sorunu yaşanmaması gerekirdi.
11 milyon nüfuslu Wuhan, Çin’in iç bölgesinde bulunan Hubei’nin başkenti. Wuhan’ın, bölgedeki en gelişmiş sağlık tesislerine sahip olduğu biliniyor. Çin İstatistik Bürosu tarafından hazırlanan Çin’e ait verilerin derlendiği 2019 tarihli raporda Çin’deki tüm eyaletlerdeki hastane yatak kapasitesine ulaşılabiliyor. Verilere göre Çin’deki toplam hastane yatağı sayısı 8 milyon 404 bin 100. Bu sayı Hubei’de ise 393 bin 500.
2014 tarihli Yerel Çin Hükümet Raporu’nda yer alan bilgilere göre, Wuhan'da her bin kişi başına 6,51 hastane yatağı ve 3,08 doktor düşüyor. Örneğin, Birleşik Krallık ve ABD’de kişi başına düşen doktor sayıları sırasıyla 2,8 ve 2,6.
Yapılan iki hastaneyle yatak kapasitesine 46 bin daha eklendiği doğru değil. Kısa sürede bitirilen iki hastane var; evet. Bunlardan biri, Wuhan’a yaklaşık bin 500 yatak kapasitesiyle açılan Leishenshan Hastanesi. Salgının ardından inşa edilen bir diğer hastane ise Huoshenshan Hastanesi’ydi. Eklenen kapasite 2 bin 500; ulaşılan toplam kapasite ise 396 bin. Ayrıca Wuhan’da spor salonları, sergi merkezleri ve spor merkezleri de dahil olmak üzere mevcut sekiz tesis, olası enfekte hastaları almak için hastanelere dönüştürülüyor. Bu tesislerin de toplam 10 bin yataklık bir kapasite yaratmasıbekleniyor. Bu sayıyı da Hubei’deki toplam kapasiteye eklersek en fazla 406 bine ulaşırız.
Hastaneye dönüştürülen spor ve sergi salonları
Wuhan Belediye Sağlık Komisyonu salgın için kullanılan 28 hastanenin kullanılan yatak ve boş yatak sayısını günlük olarak paylaşıyor. 18 Şubat’ta yapılan bilgilendirmede, 1845 boş yatak olduğu bilgisi yer alıyor. Kullanılan yatak sayısı ise 18 bin 393.
Bu hastaların tamamının koronavirüs nedeniyle hastanede olduğunu düşünsek de, rakamlar Çin’in Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirdikleriyle çatışmıyor. Çin’in yaratmakta olduğu kapasite, salgının daha da büyümesi olasılığına karşı alınmış bir önlem gibi görünüyor.
İDDİA: Karantina merkezlerinde doktor ve sağlık ekipmanı yok. Yemek, telefon ve su yok. Tuvalete gidemiyorlar. Orada iyileştirilmek için değil, krematoryuma gönderilmek için tutuluyorlar.
Karantina merkezlerinde hiç doktor olmadığı iddiası da gerçeği yansıtmıyor. Salgının ortaya çıktığı günden bu yana, hem henüz açılan hem de mevcut hastanelerdeki doktorların harıl harıl çalıştıkları görülebiliyor. Sağlık personelinin özellikle hastaların yoğun olduğu hastanelere dağıtıldığı da haberlerden öğrenilebiliyor. Dahası, bir süredir askeri doktor ve hemşireler de sivil sağlık çalışanlarına destek veriyor. 6 Şubat’ta Wuhan’a çevre eyalatlerden 9 bin 277 sağlık ekibinin geldiği biliniyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2009’da yayınladığı bir raporda 2000-2007 yılları arasında Çin’deki sağlık çalışanı sayısına ilişkin bilgilere ulaşılıyor. Buna göre ülkedeki toplam doktor sayısı 1 milyon 862 bin 630, hemşire sayısı ise 1 milyon 259 bin kadar.
Hastaların tutuldukları yerlerde hiç ekipman olmadığını söylemek de mümkün değil. Mevcut ekipmanın yeterli gelmediği konusunda açıklamalar var; bazı hastanelerin yardım istediği de biliniyor. Hatta Wuhan’da bulunan Kızılhaç Cemiyeti maske, koruyucu kıyafet, tıbbi malzeme ve ilaçlar için bağış topladı. Çin hükümeti ise gerekli malzemeler hem yurtdışı ve içinden temin etmek için çalışıyor.
Zorluklara rağmen, Çin’de salgından kurtularak iyileşen kişi sayısı da oldukça fazla. Güncel verilerin toplandığı haritalandırma sisteminde bu sayı 17 bine yakın.
İDDİA: Toplam enfekte insan sayısı 1,5 milyon kişi. Çin genelinde 250 milyon insan karantina altında yaşıyor. Hayatını kaybedenlerin gerçek sayısı ise 50 bin.
Çin genelinde kaç milyon kişinin karantinada olduğunu söyleyebilmek için karantinadaki şehirleri ve nüfusu belirlemek gerekiyor. Karantinadabulunan yaklaşık 12 şehir var: Huanggang, Shibi, Enshi, Ezhou, Huangshi, Suizhou, Qianjjiang, Xianning, Xiantao, Yichang ve Zhijiang Xiangyang, Jingmen, Xiaogan ve Dangyang.
Hubei eyaletinde ise üç büyük şehir bulunuyor. Bunlardan ilki 11 milyon nüfusuyla Wuhan. Hubei’nin toplam nüfusu ise 58 milyon. Huanggang’da yedi buçuk milyon, Ezhou yerleşim bölgesinde bir milyon, Huangshi’de iki buçuk milyon, Yichang’ta dört milyon kişi yaşıyor. Tüm bu şehirlerdeki nüfusu topladığımızda 73 milyon ediyor. Bu Çinli iş insanın verdiğinden oldukça uzak bir değer.
Enfekte olan ve hayatını kaybeden gerçek insan sayılarıyla ilgili iddialar ise herhangi bir resmi kaynaktan doğrulanamıyor. Şu anda Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, salgını takip eden tüm güvenilir kurumlar aynı değerleri veriyor. Bu kurumların verilerini derleyerek paylaşan portalın paylaştığı değerlere göre, virüsten dolayı dünya çapında hayatını kaybedenlerin sayısı 20 Şubat itibariyle 2 binin, enfekte olanların sayısı ise 75 binin biraz üzerinde.
Sonuç olarak Çinli iş insanının yayın boyunca sarf ettiği rakamlar ve uçuk iddiaların çoğu yanlış. Wengui bu iddiaları öne sürerken, Çin’deki baskıcı rejim ile geçmiş salgınların hafızasından faydalanıyor ancak bu gerçekler iddiaları doğrulamaya yetmiyor. Covid-19 ile mücadelede kağıt maskeden daha işe yarar olduğu kesin bir yardımcımız var: Doğru bilgi.