Boğmaca aşısından sonra bebeklerin normalden yedi kat daha fazla hayatını kaybettiği iddiası

Boğmaca aşısından sonra bebeklerin normalden yedi kat daha fazla hayatını kaybettiği iddiası

Yanlış Yanlış
YANILTICI
YÖNÜ

Bulgular

Boğmaca aşısı ile ani bebek ölümü sendromu arasında nedensel bir ilişki bulunmuyor.

1987 yılından bu yana yapılan çalışmalarda da DTB aşılarıyla ve ani bebek ölümleri arasında nedensel bir ilişki tespit edilmiş değil.

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

Kara Kutu: Yüzleşme Vakti’nin 273. sayfasında Soner Yalçın, okuyucularına “Boğmaca / ‘Pertussis’ aşısını takiben üç gün içinde bebeklerin normale göre yedi kat daha fazla oranda öldüğü de bir bulgu değil mi?” sorusunu yöneltirken, iddiasına kaynak olarak herhangi bir makale sunmuyor. Kaynak gösterme(me) sorununun bir hayli belirgin olduğu bu kitapta dile getirilen bu ve benzeri iddiaların orijinal kaynağını bulabilmek için internette detaylı bir tarama yapmak gerekiyor.

Araştırmamız sonucu, aşı karşıtı çalışmalarıyla öne çıkan ABD merkezli bir derneğin internet sitesinde iddiaya rastlıyoruz. Neil Z. Miller imzasını taşıyan yazıdaki iddia, 1987 yılında Am J Public Health isimli bir dergide yayımlanan "Diphtheria-tetanus-pertussis immunization and sudden infant death syndrome” başlıklı bir makaleye dayandırılmış. Alexander M. Walker ve arkadaşlarının hazırladığı bu makaleyi okuduğumuzda, aktarılan bilgilerin aşı karşıtları tarafından çarpıtıldığı anlaşılıyor. Güncel çalışmalar incelendiğinde DTP kısaltmasıyla bilinen ve Türkiye’de de karma aşı adıyla sıklıkla gündeme gelen aşılardan olan tetanoz-difteri-boğmaca aşısının, ani bebek ölüm sendromuna sebep olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığı anlaşılıyor.

İlgili çalışma ne diyor?

Çalışma kapsamında ABD’de Group Health Cooperative of Puget Sound (GHC) isimli organizasyona bağlı hastanelerde 1972 ila 1983 yıllarında gerçekleşen 35 bin 581 doğum içinden, araştırmanın dahil edilme kriterlerine uyan yaklaşık 26 bin 500 bebeğin gelişimi incelenmiş. Süreç içerisinde 29 bebeğin görünüşte sağlıklı olmalarına rağmen açıklanamayan nedenlerle öldüğü, yani bebeklerin ani bebek ölüm sendromu (ABÖS) nedeniyle yaşamlarını yitirdikleri tespit edilmiş.

Bu 29 ABÖS vakası içerisinden altısında bebekler, öldüklerinde henüz boğmaca aşısı olmamıştı. Yapılan analizde bu aşıyı olmayan bebeklerin ölüm oranının, aşıyı olan bebeklerin ölüm oranından 6,5 kat fazla olduğu sonucuna ulaşılmış. DTP aşısı olduktan sonraki üç gün içerisinde karşılaşılan ABÖS vakası sayısı ise dört. Buradan ise DTP aşısının ilk dört günündeki bebek ölüm oranının, en son 30 gün önce aşı olan bebeklerin ölüm oranından 7,3 kat daha fazla olduğu gibi bir neticeye ulaşılmış.

Çalışmanın yayınlandığı derginin 947. sayfasında bu çalışmayla, DTP aşısı ile ABÖS arasında açık birnedensel ilişki tespitinde bulunulmadığı ifade ediliyor. Bir sonraki sayfada ise görece oldukça az sayıda rastlanan ABÖS vakası nedeniyle çalışmanın “random error” veya “rastgele hata” denilen bir çeşit ölçüm hatası içerebileceği kabul ediliyor. Rastgele hataları, ölçüm sonuçlarına tesadüfen karışan ve nedeni tam olarak tespit edilemeyen hatalar olarak düşünmek mümkün.

Çalışmanın sonlarına doğru (sf. 949) araştırmacılar, elde ettikleri sonuçları endişe verici bulsa da, bu sonuç doğrultusunda boğmaca aşısına karşı eyleme geçilmesini önermediklerini, yalnızca çalışmaların sürdürülmesi gerektiğini ifade ediyor. GHC’ye bağlı tüm hastanelerde görülen, DTP aşısı yapılan gün ve sonrasındaki üç gün içerisinde yaşanan ABÖS vakalarının (toplamda dört bebek ölümü) hepsi aşıyla ilgili olsa bile -ki çalışma böyle bir neden sonuç ilişkisi sunmuyor- bunun tüm ABÖS vakalarının oldukça sınırlı bir kısmına işaret edebileceği belirtiliyor.

Bebeklere boğmaca aşısının yapılmaması durumunda hastalığın ortalığa çıkma riskinin yüksek olduğundan söz edilirken, makalenin yazıldığı dönem ABD’de DPT aşıları arasındaki altı ayın bile uzun olduğu ve bunun ciddi sonuçları olabileceğinden bahsediliyor.

Çalışma boğmaca aşısı karşıtı değil   

Aşı karşıtı isimlerin satır aralarını gizlemek ve benimsedikleri fikirler doğrultusunda bilimsel çalışmaları çarpıtmak gibi bir huyları var. Bu sırada çalışmayla ilgili ilginç bir detaya daha rastlamak mümkün. Makalenin ilk sayfasında çalışmayı gerçekleştiren isimlerden Alexander M. Walker ve Hershel Jick’in “Boston Collaborative Drug Surveillance Program” isimli bir projede görev yaptıkları belirtiliyor. Çalışmanın son sayfasında ise bu projenin FDA tarafından desteklendiği ve şu kuruluşlardan fon aldığı belirtiliyor: Burroughs Wellcome Co., Ciba-Geigy, Glaxo Inc., Hoffmann- La Roche Inc., Lederle Laboratories, Lilly Research Laboratories, McNeil Pharmaceuticals, Merck Sharpe and Dohme Research Laboratories, Pfizer Inc., Winthrop-Breon Laboratories.

Soner Yalçın’ın izlediği mantıkla düşünürsek bu firmaların, kendisinin Kara Kutu’da yer verdiği ifadelerin kaynağı olduğunu tespit ettiğimiz bir çalışmayı desteklemiş olması mümkün olmasa gerek. Gerçi Yalçın’ın bu çalışmadan çıktığını düşündüğü sonuç da aslında tam olarak düşündüğü gibi değil. Çalışmanın ulaştığı nokta boğmaca aşısı karşıtlığı hiç değil. Çalışma potansiyel bir ilişkiyi irdeleyen bilimsel bir girişimden ibaret ve gelecekte gerçekleştirilecek çalışmaları bu ilişkiyi irdelemesi yönünde teşvik ediyor. Bilim de esasında böyle ilerliyor.

Yalçın’ın 1987 yılında gerçekleştirilmiş bir çalışmaya dair bir bilgi kırıntısını çarpıtıp mutlak bir nedensel ilişki gibi sunmasını bir yana bırakırsak o günden bu yana 33 sene geçmiş. Bu sırada bahsi geçen ilişkiyi irdeleyen onlarca çalışma literatüre girmiş. Peki güncel literatür DTP aşıları ile ABÖS arasında herhangi bir bağlantıya işaret ediyor mu?

DTP aşıları ani bebek ölümlerine sebep olmuyor

DTP aşıları ile ABÖS arasındaki bağlantıya dair yapılan çalışmaları detaylıca irdelediğimiz bir başka yazımızda da ifade edildiği gibi, güncel bulgular DTP aşıları ile ABÖS arasında herhangi nedensel bir ilişkiye işaret etmiyor

Özetle, boğmaca aşısını takiben üç gün içinde bebeklerin normale göre yedi kat daha fazla oranda öldüğü iddiası doğru değil. Yapılan aşı ile ani bebek ölümü sendromu arasında nedensel bir ilişki bulunmuyor. Kaldı ki Yalçın referans vermediğinden uzun arayışlar sonucu tespit edebildiğimiz orijinal kaynağın da böyle bir iddiası yok. Çalışmanın limitasyonları bizzat araştırmacılarca açıklanmış. 1987 yılından bu yana yapılan çalışmalara göz atıldığında ise halen DTP aşıları ile ABÖS arasında herhangi nedensel bir ilişkinin tespit edilemediği ortada. Bu durumu Yalçın’ın değiştiremeyeceğini anımsatmakta da fayda var.