Ayasofya'nın Atatürk döneminde tapuya cami olarak kaydedildiği iddiası

Ayasofya'nın Atatürk döneminde tapuya cami olarak kaydedildiği iddiası

Doğru Doğru

Bulgular

2010 yılında Vakıflar Genel Müdürü Ayasofya’nın tapu senedinin arşivde bulunduğunu açıkladı.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün parsel sorgulama uygulamasındaki bilgiler ile tapu senedindeki bilgilerin eşleştiği ve Ayasofya’nın cami olarak kaydedildiği görülüyor.

Tapu kaydı Cumhuriyet’in ilanından sonra İstanbul’da yürütülen kadastro çalışmaları kapsamında düzenlenmiş.

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

Danıştay’ın 10 Temmuz tarihli Ayasofya kararı sonrası yayılan İddialardan birinde, paylaşılan tapu senedinin Ayasofya’nın kadastro kaydının cami olarak tutulduğunu gösterdiği öne sürülüyordu.

paylasim min

İddia doğru. Görsel Ayasofya’ya ait tapu senedini gösteriyor ve yapı senede 1936 yılında cami olarak kaydedilmiş.

Sorgulamadan aynı verilere ulaşılabiliyor

İddia konusu görsel bir tapu senedi. Belgedeki bilgilerin doğru olup olmadığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün parsel sorgulama uygulaması üzerinden kontrol edebiliyoruz. İddia konusu görseldeki bilgileri sorgulama sisteminde kontrol ettiğimizde adreste bulunan taşınmazın niteliği kısmında “Türbe, akaret ve muvakkithane ve medreseyi müştemil Ayasofya-i Kebir Cami Şerifi” yazdığı görülebiliyor.

İddia konusu tapu senedi görseli ile parsel sorgulama sistemi üzerindeki kayıtlardaki tek fark, ilçe kısmında Eminönü yerine Fatih yazılmış olması. Çünkü daha önce ilçe olan Eminönü, 2008 tarihinden sonra Fatih ilçesine bağlanmıştı.

tkgm srg

Yine Danıştay'ın 10 Temmuz 2020 tarihinde vermiş olduğu Ayasofya kararında da tapu kaydı ile aynı verilerin yer aldığı senede atıfta bulunduğu görülebiliyor.

Tapu senedi 2010’da bulunmuştu

2010 yılı Mayıs ayında, dönemin Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, arşiv kayıtlarında Ayasofya’nın tapusunun bulunduğunu açıklamıştı. 19 Kasım 1936 tarihli tapu kaydında yapının Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı’na ait olduğu görülüyor. 

1439801223 min

Derin Tarih dergisi 2015 Ağustos sayısında yayınlanan tapu senedi görseli

İddia konusu tapu sicil belgesinde Fikret Sinirlioğlu isminde bir memurun imzası görülüyor. 1962 yılında İstanbul’a tayini çıkan Fikret Sinirlioğlu bu dönemde Eminönü Tapu Dairesine atanmış. Ayasofya ile ilgili tartışmalar tekrar gündeme gelince, Fikret Sinirlioğlu’nun kardeşi imzanın abisine ait olduğunu ve o dönemde belgeyi tekrar tasdik ve teyit etmek için imzaladığını söylemiş.

Tapu kaydının bulunması üzerine Murat Bardakçı Türkiye’de kadastro çalışmalarının 1930’lu yıllardan sonra başladığını belirterek, belgenin Cankurtaran Mahallesi’nden kadastro geçirilmesinden sonra yapılan kaydı gösterdiğini belirtmiş. Ayasofya’nın mülkiyeti ile ilgili asıl önemli olan belgenin Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya Vakfiyesi olduğunu hatırlatmış. Kadastro bir ülkedeki arazilerin sınırlarının ve değerlerinin kamu otoritesi eliyle belirlenip plana bağlanması işi iken, tapu bir taşınmazın yüzölçümünü, bulunduğu yeri ve malikini gösteren belgeye deniyor.

İstanbul’da kadastro çalışmaları

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte, 1924 yılında Tapu Umum Müdürlüğü kurularak, 1925 tarihli ve 658 sayılı Kadastro Kanunu yürürlüğe kondu. 1925 yılı Mayıs ayından itibaren Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Konya’da ilk kadastro çalışmalarına başlandı. Bugünkü anlamda ilk düzenli plan üretimi, 1934 tarihli 2613 sayılı “Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu” ile il ve ilçe belediye sınırları içinde yapılan kadastro çalışmaları idi. İstanbul’un temel kadastro çalışmaları ancak 1967 yılında bitirilebildi.

24 Kasım 1934’te Bakanlar Kurulu kararı ile müze olan Ayasofya, Danıştay’ın 10 Temmuz 2020’de bu kararı iptal etmesinin ardından yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden cami olmuştu. 

Sonuç olarak iddia doğru. Söz konusu görsel Ayasofya’nın 19 Kasım 1936 tarihli tapu siciline cami olarak kaydedildiğini gösteriyor. Belge 2010 yılında arşivde bulunmuştu.