Avrupa’nın salgında yaşlılara zulmettiği iddiası

Avrupa’nın salgında yaşlılara zulmettiği iddiası

Karma Karma

Bulgular

Yeni Akit tarafından London School of Economics’in raporuna dayandırılarak yapılan haberde yer alan rakamsal oranlar doğru.

Ancak Türkiye’deki yaşlıların pandemiden diğer ülkelerden daha az etkilendiğini söylemek doğru değil.

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

Covid-19 salgınının başından bu yana ülkelerin yaşlılarıyla ilgili aldıkları önlemler ve yaşlıların salgından ne kadar etkilendikleri hep konuşuldu. Hastalığın 65 yaş ve üstü kişileri diğerlerinden daha fazla etkilediği, risk altında oldukları biliniyor. Bu tespit bir yana, Avrupa ülkelerinde hayatını kaybedenlerin çoğunun huzurevlerinde kaldıkları için yaşamını kaybeden yaşlılar olduğu iddia edildi. Yeni Akit’te yer alan ve London School of Economics’in raporuna dayandırılan haberde İtalya, Norveç, Kanada gibi ülkelerin huzurevlerinde bulunan hastaların ‘kötü’ koşullarda salgınla yalnız bırakıldığı, Türkiye’de ise yaşlıların korunduğu öne sürülmüş ve ülkeler yaşlılara karşı “zalim” olmakla itham edilmiş. 

yeni akit bakim evleri avrupa iddia

London School of Economics’in raporuna dayandırılan haberdeki veriler kısmen doğru olsa da, ülkeler arasında bir karşılaştırma yapabilmek için özellikle salgından etkilenen 65 yaş üstü vatandaşın refah seviyesinden, toplumdaki yaşayış biçimine kadar bazı etkenlere dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca bu salgında yaşlıların, özellikle de kronik hastalığı olanların risk grubunda olduğu da bilinen bir gerçek ve Türkiye'de de hayatını kaybedenlerin önemli bir kısmı bu yaş grubundakilerden oluşuyor. 

Raporda pek çok ülkenin verileri yer alıyor

Yeni Akit’in London School of Economics’in raporuna dayandırdığı haberinde, huzurevlerindeki yaşlılara ‘günlerce yemek verilmeyip, tuvalete dahi götürülmedikleri, yataklarından düşenlerin günlerce yerde yatmak zorunda bırakıldığı’ gibi dramatik ifadeler yer almış. Bu ifadeler raporda, Journal of America Medical Director'a yakın zamanda yazılan bir yazıdan alınarak paylaşılmış. Ancak orijinal raporda yer alan ifadeler böyle değil: “Fransız bakım evinde Covid-19'dan etkilenen birçok ölümün hastaların yeterli yeme, içme veya tıbbi destek olmadan, odalarında izole edilmelerinin sonuçlarıyla bağlantılı olduğu görülmüştür.” 

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Hans Kluge de Avrupa’daki Covid-19 ölümlerinin yarısına yakınının bakım evleri bağlantılı olduğunu açıklamıştı. Salgına karşı daha savunmasız alanlar olarak görülen bakım evlerinde Covid-19 testlerinin yapılmasının aksadığı, bakım verenlerin yeterli eğitime ve onları koruyacak ekipmanlara sahip olmaması gibi pek çok konu gündeme gelmişti. Burada belli bir yaş üzerinde olanlar toplu halde bulunduklarından da enfeksiyonun yayılımının kontrolü zor olmuştu. 

London School of Economics’in ilk olarak 12 Nisan 2020 tarihinde yayınladığı raporda, Norveç, Kanada, Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelerin bakım evlerindeki yaşlılarının Covid-19 sebebiyle yaşanan ölüm oranları yer alıyor. Bu rapor nisan ayından bu yana güncellenmiş ve son güncelleme 21 Mayıs 2020’de yapılmış. 11 Haziran 2020’de ise Yeni Akit’in haberindeki veriler ilk rapordan alınmış. Mayıs ayında bu oranlar kısmen de olsa değişiklik göstermiş. Son rapora göre, 

  • Norveç’te 18 Mayıs itibariyle, 233 kişiden Covid-19 ile ilgili doğrulanan ölümlerin 89'unun (yüzde 38) hastanelerde, 135'inin (yüzde 58) sağlık kurumlarında (bakım evleri ve diğer kurumlar) ve 3'ünün ( yüzde 1) özel evlerde yaşandığı görülmüş. 
  • Kanada’da 2016 nüfus sayımına göre, 425 bin 755 Kanadalı uzun süreli bakım veya huzurevinde ve destekli yaşam tesislerinde yaşıyor. 12 Mayıs’ta açıklanan rakamlara göre huzurevlerindeki yaşlı ölümlerinin Kanada'daki tüm Covid-19 ölümlerinin yüzde 82'sine karşılık geliyor.
  • Fransa’da 18 Mayıs'ta Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan en son rakamlar, Covid-19 sebebiyle 14 bin 363'ü (yüzde 51) bakım evlerinde yaşayan toplam 28 bin 239 ölüm yaşandığını gösteriyor. Fransa ilk kez 31 Mart'ta bakım evlerindeki insanlar için resmi ölüm tahminlerini yayınlamış, daha sonra ise 12 Nisan'dan itibaren rakamlar günlük olarak paylaşılmış. Huzurevi sakinleri arasındaki tüm ölümlerin yüzdesinin, yüzde 39,2 ile yüzde 51 arasında değiştiği düşünülüyor.
  • İspanya’yla ilgili ilk raporlarda ölüm oranlarıyla ilgili bazı sayılar verilse de bu sayılar güncellendikçe belirsiz bazı durumlar ortaya çıkmış. Son raporda ise, pozitif testi olmayanların ölümleri dikkate alınmazsa, bakım evlerindeki ölümlerin sayısı İspanya'da resmi olarak kaydedilen ölümlerin yüzde 30,2'si olan 9 bin 642'ye düşürüleceği belirtilmiş.

Haberde İtalya, Avustralya, Belçika ve İrlanda gibi ülkelerde de bakım evlerindeki ölüm oranlarının yüzde 55’lere ulaştığı bilgisi yer almış. Rapora göre bu oranların doğruluk payı bulunuyor. Peki bakımevinde yaşamaları ya da yaşamamaları, yaşlıların salgın karşısındaki kırgınlığını gerçekte bu kadar dramatik olarak etkiliyor mu? 

Türkiye’de yaşlı bakım evlerinde yaşayanların oranı düşük 

Bunun için Türkiye iyi bir örnek olabilir. Türkiye’de 81 ilde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 425 huzurevi ve yaşlı rehabilitasyon merkezinde toplam 27 bin 500 yaşlı hizmet alıyor. Bu kişilerin yüzde 50’si 80 yaşın üstünde, 95 yaşın üzerinde de 238 kişi bulunuyor. TÜİK'in 2019 verilerine göre ülkedeki 7 milyon 550 bin 727 kişinin 65 yaş ve üstü olduğu biliniyor. Yani bakım evlerinde kalan kişinin yaşlı nüfusuna oranının yüzde 1’i bile bulamayacak kadar düşük olduğunu söyleyebiliriz. Bu da Türkiye’de yaşlıların toplu alanlarda yaşamadığını, genelde aileleriyle ya da bireysel olarak kaldıkları sonucunu doğuruyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2016’da yayınladığı bir raporda (Sayfa 101) ‘Yaşlılık İle İlgili Yaşam Tercihi’ sorusuna da 60-64 yaş arasındaki kişilerin yüzde 12,7’sinin “huzurevine giderim” diye yanıt verdiği, yüzde 43,6’sının “çocuklarımın yanında kalırım” dediği görülüyor. Kendi evinde yaşayarak bakım almayı tercih edenlerin oranı ise yüzde 28,8. TÜİK verilerine göre, 2019 yılında yaklaşık dört haneden birinde en az bir yaşlı fert var. 

Tüm bu verilerin arasına şu an Türkiye’deki bakım evlerinde kalanların arasında yüzde kaçının Covid-19’dan hayatını kaybettiğini gösteren bir veri bulunmadığı için ekleyemiyoruz. Ancak bu Türkiye’de salgından etkilenen yaşlıların olmadığını göstermediği gibi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamalarına göre hayatını kaybedenlerin son bir aylık yaş ortalaması 74,6. Toplam ölümlerin yüzde 93'ü ise 65 yaş üstü kişilerden oluşuyor. 

İtalya’da 3 Haziran 2020 itibariyle toplam ölümlerin yüzde 98,8’nin 60 yaş ve üstü kişilerden olduğu görülüyor. İspanya’da da benzer bir durum var. 22 Mayıs 2020 itibariyle 60 yaş ve üstü kişilerin ölüm oranı yüzde 63,3 olarak tespit edilmiş. Norveç’te ise toplam ölümlerin yüzde 23’ünü 60 yaş ve üstü kişiler oluşturuyor. Bu oranlara bakıldığında Avrupa’da yaşanan yaşlı ölümleriyle Türkiye’de yaşanan arasında bir uçurum olmadığı rahatlıkla görülebiliyor. Yani salgın 65 yaş ve üstünü her ülkede ve her koşulda daha fazla etkiliyor. Kaldı ki Türkiye'de yaşlıların çoğu yetişkin bireylerle birlikte yaşadıklarından ve tam karantina uygulanmadığından, tamamen izole edilmeleri de mümkün olmadı.  

covid 19 yas grafigi norvec

Norveç’te 60 yaş ve üstü ölüm oranlarını gösteren tablo

Ülkelerin yaşlı refahı ve bağımlılığı 

Peki Avrupa sahiden de yaşlılarına zulmediyor mu? Bu öznel bir soru olmakla birlikte, Avrupa ülkelerindeki yaşlı nüfusun tecrübelerine bakarken değerlendirilmesi gereken bazı parametreler var. Bunlar arasında ülkelerin yaşlı refahı ve bağımlılığı gibi başlıklar sayılabilir. 

yasli oranları dünya

Dünya nüfusunun yüzde 9,3'ünü yaşlı nüfus oluşturuyor. Birleşmiş Milletler’in World Population Ageing 2019 raporuna göre, bu oranın 2050'ye kadar yüzde 16'ya çıkacağı tahmin ediliyor, böylece dünyadaki altı kişiden biri 65 yaş ve üstü olacak. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 34,1 ile Monako, yüzde 28,8 ile Japonya ve yüzde 22,7 ile Almanya. Türkiye ise 167 ülke arasında 66. sırada yer alıyor. 

TÜİK’in tanımlamasına göre, yaşlı bağımlılığı, çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade ediyor. Yani artık yaşı gereği çalışamayanların, çalışanların üretimini tükettiği bir durumdan bahsediyoruz. Türkiye’de yaşlı bağımlılık oranı 2019 yılında yüzde 13,4 olarak tespit edilmiş. Yaşlı nüfusun işgücüne katılma oranı ise yüzde 12,5.

İlginizi çekebilir: Emekli Dosyası III: Yaşlılık

Gelelim Yeni Akit’in haberleştirdiği raporda yer alan ülkelerin yaşlı refahı ve bağımlılığı durumuna. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre 2019’da Norveç’te yaşlı bağımlılığı oranı 29,1. Kanada’da bu oran 28,9, İspanya’da 32,2 ve Fransa’da 36,5 şeklinde. Yalnız bu oranlara da bakıldığında Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfusun Türkiye’ye göre çok daha fazla olduğu görülüyor. Avrupa Birliği’nin Ageing Europe raporuna göre, 65 yaş ve üstü olan ve çalışan oranları bazı ülkelerde şu şekilde: Fransa’da çalışan yaşlı kadın oranı yüzde 2,3, erkek ise 3,9. İspanya’da 65 yaş ve üstü çalışan kadın oranı yüzde 1,6, erkek ise 2,9. Norveç’te bu oran görece daha fazla ve kadın çalışan yüzde 9, erkek ise 12,9 olarak görülüyor. Yani Türkiye’de çalışan 65 yaş ve üstü kişiler pandemi döneminde çalışmak zorunda da oldukları için yeterince korunabilmiş değiller. 

Yaşlı refahı kısmında kişilerin sosyal hayata katılımları, yaşam kalitelerini iyileştirilmesi, sağlık hizmetlerini yeterli ve erişebilir şekilde almaları, ekonomik durumları gibi konular öne çıkıyor. Örneğin, 2019 yılında Türkiye’de yaşlı nüfusun yoksulluk oranı yüzde 16,4 idi. Avrupa ülkelerinde ise 65 yaş ve üstü kişilerin genellikle diğer yaş gruplarına göre daha düşük yoksulluk riskine sahip oldukları biliniyor. Çalışan yaşlıların sadece yaklaşık yüzde 10'unun yoksulluk riski altında olduğu görülüyor. 

Sonuç olarak Yeni Akit tarafından London School of Economics’in raporuna dayandırılarak yapılan haberde yer alan rakamsal oranlar doğru. Ancak Türkiye’deki yaşlıların pandemiden diğer ülkelerden daha az etkilendiğini söylemek doğru değil. Yalnız ülkelerin yaşam şekilleri dahi düşünüldüğünde Türkiye’de bakımevlerinde yaşlı nüfusun yüzde 1’i bile kalmıyor. Bu da yaşlıların aileleriyle ya da bireysel bir hayat sürdüklerini gösteriyor. Avrupa’da ise bakım evleri yaşlılar tarafından tercih edilen alanlardan. Ayrıca Avrupa yaşlı refahı bakımından Türkiye’den çok daha ileride; pandemi döneminde yapılmış olabilecek hatalar bu gerçeği değiştirmiyor.