Danimarka’da maske kullanımı üzerine yürütülen bir araştırmanın sonuçları, sosyal medyada maske kullanımının hiçbir etkisi olmadığının kanıtlandığı iddialarıyla paylaşıldı. Araştırmanın maskenin etkisiz olduğunu ve maske takanların başka hastalıklara yakalandığını ortaya koyduğu iddia edildi.
Veriler maskenin etkisizliğine işaret etmiyor
Danimarkalı bir grup araştırmacının yürüttüğü “Danimarkalı Maske Kullanıcılarında SARS-CoV-2 Enfeksiyonunu Önlemek için Diğer Halk Sağlığı Önlemlerine Maske Önerilerini Eklemenin Etkisi” isimli rastgele kontrollü çalışma, 18 Kasım günü yayınlandı.
Çalışmada halk sağlığı önlemlerinin bulunduğu ancak maske zorunluluğunun nadir olduğu ya da bulunmadığı ortamlarda maske kullanmanın, SARS-CoV-2 enfeksiyonu riskini azaltıp azaltmadığı değerlendiriliyor. Araştırma, Danimarka mevzuatına uygun etik onay taşımayan bağımsız bir bilimsel etik kurula sunulmuş. Salt Danimarka’dan olacak şekilde kısıtlanmış katılımcılar, araştırmaya reklam ve duyurular aracılığıyla dahil olmuş. 17 bin 258 başvurudan, 6 bin 24 kişi ilk aşamayı geçerek katılımcı olmuş. Araştırmada SARS-CoV-2 (birincil çıktı) ve diğer solunum hastalıklarında maske kullanımını (ikincil çıktı) incelemek üzere iki çıktı incelenmiş.
Çalışmaya katılanların özellikleri
İki gruba ayrılan katılımcılardan bir kısmına ev dışında maske takmaları, diğer kısmına ise takmamaları söylenmiş. Maske takacaklara 30 günlük kullanım için 50 adet yüzde 98 korumalı Çin malı maske gönderilmiş ve iki farklı tarihte incelemelere başlanmış. Maskelerin sekiz saati geçen sürelerde değiştirilmesi talimatı verilmiş. Bu süreçte her katılımcı deney başında ve sonunda postayla gönderilen antikor testlerini uygulayarak, sisteme veri girişi yapmış. Testlerinin sonucundan emin olamayanlar ile testi uygulayamayanlar, negatif sayılmış. Katılımcılara posta yoluyla PCR test kitleri de gönderilmiş ve evlerinde kendi aldıkları sürüntüleri yine posta yoluyla araştırmacılara iletilmeleri söylenmiş.
Yani deney süresince katılımcılar, belli talimatlar olsa da, gözetim altında değillerdi ve verileri sisteme kendileri girdi. Yani adımların ne kadar doğru uygulandığı da sorgulamaya açık. Hatta araştırmada maskelerin doğru kullanımına dair oranlara da yer veriliyor: Katılımcıların yüzde 46’sı maskeleri önerilen şekilde, yüzde 47’si ağırlıklı olarak önerildiği gibi, yüzde yedisi ise önerilmeyen şekillerde kullanmış. Yani hatalı kullanım da söz konusu. 3 bin 30 kişiye maske taktırılırken, 2 bin 994 kişiye taktırılmamış. Araştırmayı yalnızca 4 bin 862 kişi, yani katılımcıların yüzde 80,7’si tamamlamış.
Bileşik birincil çıktı öğelerinin dağılımı
Elde edilen verilerse araştırmayı bir sonuca ulaştırmıyor. Maske takan ve takmayan gruplar arasındaki enfeksiyon oran farkı yüzde 0,2 civarında seyretmiş. Maskeli grupta 42 kişide yani, yüzde 1,8 oranında SARS-CoV-2 enfeksiyonu görülürken, maskesiz grupta bu oran yüzde 2,1 ile 53 kişiye çıkmış. Analiz eksik veriler için çoklu isnat yani eksik verilerin veri analiz araçlarıyla tamamlanması yoluyla tekrarlandığında da benzer sonuçlar elde edilmiş. Çeşitli analizler sonucunda da bu oranlarda büyük bir değişim olmamış.
Maske takan gruptan 52, maskesiz gruptan 39 kişi, hane halkında SARS-CoV-2 enfeksiyonu bildirmiş; ilk gruptan iki, diğer gruptan ise bir kişide enfeksiyon görülmüş. Yani enfeksiyonlar ev dışından kaynaklanmış. Araştırma boyunca maske takmak resmi önlem önerileri arasında yer almadığı için, katılımcıların maskesiz kişilere daha yüksek oranda maruz kaldığı da bir gerçek.
Araştırmalar sırasında maske takan ve takmayan gruplarda diğer solunum yolu hastalıklarının yayılımı da incelenmiş. Maskeli grupta dokuz kişi (yüzde 0,5) SARS-CoV-2 dışında 11 solunum yolu hastalığından bir ya da daha fazlasından musdarip iken, maskesiz grupta bu sayı 11 (yüzde 0,6) olmuş. SARS-CoV-2 dahil herhangi bir virüs sonucu pozitif çıkan kişi sayısı ise maskeli grupta dokuz (yüzde 0,5), maskesiz grupta 16 (yüzde 0,8) olmuş. Yani maske takmanın başka solunum yolu rahatsızlıklarına neden olduğu iddialarına da açıklık getirilmiş; maske takmanın bununla ilgisi olmadığı ortaya konmuş.
Araştırma kesin sonuçlara ulaşmamış
Yüzde 95 güven aralığı gözetilerek yapılmış bu istatistiksel analiz, maske takanlarda enfeksiyonun yüzde 46 azalmasından yüzde 23 artmasına kadar muhtemel bir sonuç verebiliyor. Yani veriler kesin bir sonuç bildirmekten çok uzakta. Araştırmanın çeşitli kısımlarında eldeki verilerin bir sonuç oluşturmadığı ve bu araştırmanın maske karşıtlığı ya da maske kullanımının gereksiz olduğuna yorulmaması gerektiğine de değiniliyor.
“Bulgular, toplumdaki herkesin maske takmasına yönelik bir önerinin SARS-CoV-2 enfeksiyonlarını azaltmada etkili olmayacağı sonucuna varmak için kullanılmamalıdır, çünkü deney, SARS-CoV-2 enfeksiyonunun kaynak kontrolünde maskelerin rolünü test etmemiştir. (...) Bulgularımız, maske giymenin önlemlerin yürürlükte olduğu bir ortamda bulaşı azaltmadığını gösterse de, bulgular sonuçsuzdur. Böyle bir ortamda maske kullananların enfeksiyonunda yüzde 46'lık bir azalmadan yüzde 23'lüğe bir artış kesin olarak dışlanamaz.”
Araştırmanın çeşitli kısımlarında tekrarlanan bir diğer önemli nokta ise verilerin denekler tarafından girilmiş olması. Bu da hata payını ve güvenilirliği azaltan bir başka etken. Deneklerin süreç boyunca yakından izlenmemiş olması, süreçlerin doğru ilerlememiş olmasına ve verilerin şeffafça girilmemesine yol açmış olabilir.
Yani bu araştırmaya bakarak maskenin etkisiz olduğunu söylemek ve maske karşıtı yorumlarda bulunmak doğru değil. Araştırma maskelerin etkisiz olduğunu göstermiyor.
“Bu sonuçlar başkalarının maske takmadığı ve sosyal mesafe dahil olmak üzere diğer halk sağlığı önlemlerinin yürürlükte olduğu bir ortamda maske kullananların öngörebilecekleri koruma derecesi hakkında kanıt sunar.”
Şu anda DSÖ ve CDC gibi kurumlar halen kalabalık ve kapalı alanlarda maske kullanımını öneriyor, maske çoğu ülkede de sağlık tedbirleri arasında yer alıyor. Maske, partiküllerin dağılımını azalttığı için toplumsal anlamda salgının yayılımını önlemekte önemli bir yere sahip. Takıldığında hem takan kişiyi, hem de karşısındaki kişiyi koruyabiliyor. Maskelerin hazırlanan rehberlere göre doğru kullanılması salgının önüne geçmede büyük rol oynuyor. Sağlık Bakanlığı’nın önlem önerileri arasında da maske ilk sıralarda.
Salgının ilk dönemlerinden beri maske kullanımındaki azlığın dikkat çektiği ve zorunluluğunun yeni yeni farklı alanlara getirildiği Danimarka’da şu an 65 binin üzerinde vaka kaydedilmiş ve 770 ölüm var. Ancak Danimarka küçük bir ülke. 42 bin 933 kilometrekare yüzölçümünde yaklaşık 6 milyon kişi yaşıyor. Bu da aslında az görünen pozitif vaka sayısını daha büyük ülkelerle karşılaştırınca artırıyor. Yani ülkenin özelliklerine dair bilgi sahibi olunmadığında epey düşük yoğunluklu görünen salgın, daha büyük ve kalabalık ülkelerle kıyaslandığında o kadar da hafif seyretmiyor.
Araştırmanın diğer ülkelerde de benzer iddialarla yayılmasının ardından çeşitli platformlar da iddiaları inceledi ve yanlışladılar. Maske kullanımı şu an hala en hayati önlemlerden biri durumunda.