Sosyal medyadapaylaşılan ve teyit.org’a ihbar olarak gönderilen haberde, içeceklerin seri no ve son kullanma tarihinin (SKT) yazılı olduğu bölümlerde yer alan (F) ibaresinin o içecekte mısır şurubu olduğunu gösterdiği iddia edildi. Bir Facebook kullanıcısı tarafından paylaşılan iddiayı içeren gönderi 44 bin kişi tarafından paylaşıldı, 363 kişi tarafından da beğenildi.
(F) ibaresinin ürünün içeriğinde nişasta bazlı bir şeker olan yüksek fruktozlu mısır şurubu olduğunu gösterdiği iddiası doğru.
Üründeki şeker türünün belirtilmesi yasal olarak zorunlu
Ülkemizde gıdaların etiketlenmesi, Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’ne göre yapılıyor. 26 Ocak 2017 tarihli yönetmeliğin, Ek 4, Bölüm 1, 7.maddesinde ürünlerdeki şeker türlerinin belirtilme zorunluluğu ile ilgili ifade görülebiliyor. (F) ve (S) ibarelerinin kullanımıyla ilgili düzenlemeye ise 17 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanan Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği Kılavuzu’nun 6. Bölüm 4. Maddesinden ulaşılabiliyor. Kılavuzda yer alan ifadeler şöyle:
1- Etiketteki İçindekiler bilgisinde “Şeker (S)* veya Fruktoz-Glukoz şurubu (F)*” ifadesinin yazılması,
2- İçindekiler bilgisinin sonuna “ *Kullanılan şeker veya fruktoz glikoz şurubu paket üzerine kodlanmıştır” yönlendirici referans cümlenin yazılması,
3- Üretim sırasında kullanılan Şeker veya Fruktoz - glikoz şurubuna ait kodun “S” veya “F” olarak ambalaj üzerine kodlanması.
Ancak, mantı için kıyma yerine soya kullanılması, süt kreması/süt tozu yerine kahve beyazlatıcısı kullanılması vb. örnekler gıdanın bileşimini, doğasını veya algılanan değerini değiştireceğinden kodlama yöntemi bu bileşenler için kabul edilemez.
Konu ile ilgili Teyit'in Gıda Güvenliği Derneği ile yaptığı yazışmada, dernek şöyle bir açıklamada bulundu:
"Yönetmeliğe göre gıdanın üretiminde birbirinin yerine kullanılabilen bileşenlerden şeker ve fruktoz-glukoz şurubu, etikette içindekiler kısmında "Şeker (S)* veya Fruktoz-Glukoz şurubu (F)*" olarak belirtilebilir. Bu uygulama uluslararası bir uygulamadır. Bu iki bileşenden hangisinin kullanıldığının netleştirilmesi için kullanılan şeker veya fruktoz-glukoz şurubunun kutuda kodlandığı açıklaması yer alır. İşte bu bilgiye dayanarak o parti ürünün üretimine hangisi kullanılmış ise ürün ambalajında "S" veya "F" şeklinde kodlama yapılır. Tüketiciler ürün ambalajını inceleyerek içinde şeker mi, fruktoz-glukoz şurubunun mu kullanıldığını öğrenebilirler.
Diğer taraftan, sofra şekeri(sakkaroz) de, fruktoz-glukoz şurubu da; glikoz ve fruktoz moleküllerinden oluşmaktadır. Sofra şekeri yüzde 50 fruktoz ve yüzde 50 glukozu disakkarid (moleküler düzeyde) yapısında birbirine bağlı olarak içerirken; fruktoz-glukoz şurubu %55 fruktoz, %45 Glukoz'u serbest halde içermektedir. Aradaki temel fark budur, diğer taraftan hem sofra şekeri sakkaroz, hem de fruktoz-glukoz şurubu aynı enerji değerine sahiptir (4 kcal/gr).“
Sosyal medyadaki başka pek çok paylaşımda ise Tamek markalı küçük meyve suyu kutularının fotoğrafı kullanılmakta. Teyit'in Tamek yetkilileri ile yaptığı telefon görüşmesinde firmanın yaptığı bilgilendirme de iddiayı doğruluyor.
Aynı iddia internette farklı platformlarda daha önce de gündeme gelmiş. Gıda içerikleri üzerine bilgilerin yer aldığı Gıda Dedektifi isimli sitede, Coca Cola’nın kapağındaki (F) ve (S) ibarelerinin de konu edildiği görülebiliyor.
2017 yılında Coca Cola’nın kapağındaki bu harflerin anlamlarını merak eden bir vatandaşa firmanın verdiği cevapta iddia doğrulanıyor.
Yüksek fruktozlu mısır şurubu zararlı mı?
Atatürk Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünden Doç. Dr. Murat Karaoğlu’nun “Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu” isimli makalesinde belirttiği üzere, yüksek fruktozlu mısır şurubu diğer adıyla nişasta bazlı şeker (NBŞ), mısır nişastasından enzimatik hidroliz ile üretilen, sakkaroza alternatif sıvı bir tatlandırıcı. Murat Karaoğlu makalesinde, yüksek fruktozlu mısır şurubunun temel kullanım alanlarını, gazlı içecekler başta olmak üzere tüm tatlandırılmış hazır içecekler, çikolata, kek, şekerleme türleri, reçel, marmelat ve diğer jöle türü yiyecekler olarak belirtmiş.
Sağlık Bakanlığı'nın 12 Mart 2018’de yayımladığı bilim kurulu raporuna göre daha ucuz bir biçimde mısırdan elde edilen ve bu sebeple mısır şurubu diye isimlendirilen tatlandırıcıda, değişen oranlarda olmakla birlikte glukozdan daha yüksek miktarda fruktoz bulunuyor. Sofra şekeri olarak bilinen ve şeker pancarından elde edilen sakkarozda ise yine Sağlık Bakanlığının bilim kurulu raporunda görülebileceği üzere eşit miktarlarda glukoz ve fruktoz bulunuyor.
Amerika’da bulunan Uluslararası Gıda Bilgi Konseyi Vakfının yayımladığı ve mısır şurubuyla ilgili kısa bilgilendirmelerin bulunduğu metne göre, mısır şurubu gıdalara sofra şekeriyle çok benzer bir tadı vermekle birlikte, ürünlerin üretiminde yaşanan istenmeyen kristalizasyon olaylarını ve ambalajlamada yaşanan güçlükleri de engelliyor.
Nişasta bazlı şekerin gıdalarda kullanımının, sağlıklı beslenme tartışmalarında önemli bir rol oynadığını söylemek de mümkün. Stijn Soenen ve Margriet S. Westerterp-Plantenga tarafından yapılan çalışmaya Amerikan Beslenme Derneğinin dergisinden ulaşılabiliyor. 2007 yılında yayımlanan çalışmaya göre, sofra şekeri ve mısır şekeri tüketimleri deneklerde aynı enerji alımı ve tokluk hissine sebep oluyor. Konuyla ilgili farklı araştırmaları inceleyen makaleler de mevcut.
Fransa’da tıp araştırmaları yapan Salwa Rizkalla’nın, 2010 yılında yayımlanan “Fruktoz tüketiminin sağlığa etkileri: Son verilerin gözden geçirimi” isimli makalesinde belirttiği üzere, fruktoz tüketimi vücuttaki insülin direncini değiştirerek doyma hissini yok ediyor. Ancak Rizkalla, bunun için gerçekçi olmayan miktarlarda fruktoz tüketmek gerektiğini de ifade ediyor.
Gıda Güvenliği Derneği ve TMMOB Gıda Mühendisleri Odası’nın 2011 yılında yaptıkları açıklamalarda yüksek fruktozlu mısır şurubunun kansere yol açtığıyla ilgili bilimsel bir kanıt olmadığı belirtiliyor. Diğer yandan, yine 2011 yılında Gıda Mühendisliği Dergisi’nde yayımlanan makalede mısır şurubu tüketiminin çeşitli hastalıklara yol açabileceğine dair argümanları okumak da mümkün.
Doç. Dr. Murat Karaoğlu’nun “Yüksek Fruktozlu Mısır Şurubu” isimli makalesine göre ise mısır şurubunun sağlığa olumsuz etkisi fruktozun yapısından kaynaklanıyor. Yüksek fruktozlu mısır şurubunun sağlığa olumsuz etkileri olduğunu iddia eden araştırmalara Sağlık Bakanlığının 2018 yılında yayımladığı bilim kurulu raporu örnek olarak verilebilir. Raporda, Sağlık Bakanlığının nişasta bazlı şekerin sağlığa olumsuz etkilerinin olduğu gerekçesiyle gıdalarda kullanımının sıkı denetim altında tutulmasına ilişkin talebi bulunuyor. İki araştırmada da fruktozun daha az insülin salgılanmasına neden olduğu için doyma hissini engellediği, bunun da yeme alışkanlığını değiştirerek obeziteye yol açabileceği ifade ediliyor. Buna ek olarak, insülin salgısının azalmasının diyabete yol açabileceği de belirtiliyor.
BBC kanalının haber sitesinde 2018 tarihinde yayımlanan “Şeker sizin için gerçekten kötü mü?” başlıklı yazıda eklenmiş şeker tüketiminin obezite, diyabet ve kanser gibi hastalıklarla ilişkisi yapılan araştırmalara bakılarak incelenmiş. Metinde, fruktoz şurubunun obezite riskini artırdığı konusunda tartışmaların olduğu söyleniyor. Örneğin, bazı uzmanlar Amerika’da son 10 yıldır şeker tüketiminin düşmesine rağmen obezitenin artmasına dikkat çekiyor.
Yapılan çalışmalardan birinde de günlük kalori ihtiyaçlarının yüzde 25’inden fazlasını eklenmiş şekerlerden karşılayan kişilerin günlük kalori ihtiyaçlarının yüzde 10 ya da daha azını eklenmiş şekelerden karşılayan kişilere göre iki kat fazla kalp krizi riski geçirme olasılıkları olduğu belirtiliyor. Araştırmalarda yapılan deneylerin zıt sonuçlarından yola çıkarak tartışmaların devam ettiğini belirten metinde yüksek fruktozlu mısır şurubu ve sofra şekeri tüketiminin sağlığa olan etkisinin, metabolizma hızı veya vücut ağırlığı gibi etkenlerle değişebileceği de söyleniyor.
Yalansavar isimli doğrulama sitesinin yazarlarından Doktor Işıl Arıcan’ın 5 Şubat 2018 tarihinde paylaştığı tweette de fruktozun birçok hastalığın baş şüphelisi olduğuna değiniliyor.
Tartışmalar, bilimsel araştırmalarla şekillenerek devam etmekte. Farklı bulgular elde edildiği belirtilebilecek araştırmaların ortak kanısı ise, iki tür şekerin de yüksek oranda tüketiminin sağlık açısından olumsuz etkilere yol açabileceği.
Gıdalara eklenen şekerlerin, ürün içeriklerindeki kullanım limitleriyle ilgili bilgilere de yine Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’nden ulaşılabilir.
Dünyada ve Türkiye’de nişasta bazlı şeker üretimi ve kotaları
Tartışmalara paralel olarak, Türkiye’de ve dünyada nişasta bazlı şeker üretimine getirilen kotalar da derneklerin gündeminde yer aldı. Ziraat Mühendisleri Odasının 2018 şeker pancarı raporunda belirttiği üzere gerek iklim koşulları gerekse şeker pancarı fabrikalarının özelleştirilmesi gibi sebeplerle şeker pancarı üretiminin, 2019 yılında yerini nişasta bazlı şeker ithalatına bırakacağı tahmin edilmekte. Rapora göre dünyanın en büyük şeker pancarı üreticisi Brezilya ve dünya üretimindeki payı yüzde 22’nin üzerinde. Türkiye ise yüzde 1.3’lük payla 15. sırada yer alıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığının yayımladığı Türkiye’deki şeker sektörü verilerine bakıldığında 2018-2019 pazarlama yılında nişasta bazlı şeker kotasında düşüşe gidildiği görülebiliyor. Ziraat Mühendisleri Odasının şeker raporunda da 2018 yılında nişasta bazlı şeker üretiminin toplam şeker üretimi içindeki payının yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürüldüğü ifade ediliyor. Yine bakanlığın yaptığı açıklamaya göre, kota tahsisi yapılan 5 şirkete ait 5 fabrikanın toplam nişasta bazlı şeker üretim kapasitesi yılda yaklaşık 1 milyon ton. Tarım ve Orman Bakanlığının yayımladığı 2017 yılına ait dünya şeker sektörü verilerine ulaşmak da mümkün. Verilere göre Amerika yüksek fruktozlu mısır şurubu üretiminde 7.34 milyon ton ile birinci sıradayken Türkiye 0.28 milyon ton ile 8.sırada. Avrupa Birliği ülkeleri ise 0.70 ton ile 4.sırada gözüküyor.