ABD’li hemşirenin Covid-19 iddiaları

ABD’li hemşirenin Covid-19 iddiaları

Yanlış Yanlış
YANILTICI
YÖNÜ

Bulgular

Grip, soğuk algınlığı gibi farklı solunum yolu hastalıklarının Covid-19 olarak yansıtılması mümkün değil.

Maske, fiziksel mesafe, sokağa çıkma kısıtlamaları ve hijyene daha fazla dikkat edilmesi sonucu, mevsimsel enfeksiyonlar azaldı.

PCR testi, örnek alınan yerde virüsün varlığı ya da yokluğu hakkında bilgi veriyor.

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

Bir yılı aşkın zaman geride kalmış olmasına rağmen, virüsün ve neden olduğu hastalığın mevcudiyeti ile ilgili tartışmalar halen karşımıza çıkabiliyor. ABD’li bir hemşirenin “Covid-19 diye bir şey olmadığını” söylediği öne sürülen video da bunlardan biri. 

Hemşire, grip, soğuk algınlığı gibi hastalıkların hepsinin Covid-19 diye adlandırıldığını, salgınla birlikte grip vakalarının yok olduğunu öne sürüyor. PCR testinin virüsü değil, test edilen kişinin genetik bilgilerini tespit ettiğini de iddia ediyor. Videodaki kişiye göre PCR testini icat eden kişi bile, bulaşıcı hastalık teşhisinde kullanılmaması gerektiğini söylemişti. 

abdli hemsire koronavirus iddialari iddiagorsel

Öncelikle videoyu tersine görsel arama yöntemiyle aramakla başlayalım. Karşımıza çıkan sonuçlarda videonun komplo teorilerinin yer aldığı platformlarda ve sayfalarda paylaşıldığına rastlıyoruz. Videonun Facebook’ta birçok yabancı kullanıcı tarafından paylaşılmasının yanı sıra, çok sayıda komplo teorisyeninin yer aldığı BitChute gibi platformlarında da yer aldığını görüyoruz. Ancak buralarda videodaki kişinin kimliğine dair detay paylaşılmamış. Dolayısıyla hemşire olduğunu iddia eden kişiyle ilgili bilgi elde edemiyoruz. Öte yandan video Aralık 2020'den beri dolaşımda. İlk olarak kapalı Facebook gruplarından da yayılmış olabilir.

Grip vakalarının azalmasının nedeni önlemler

Gelelim iddialara. Covid-19 salgınıyla beraber grip, soğuk algınlığı gibi solunum yolu rahatsızlıklarında azalış görülmesinin, bu rahatsızlıkların Covid-19 diye etiketlenmesiyle ilgisi yok. Maske, mesafe, sokağa çıkma kısıtlamaları ve hijyene daha fazla dikkat edilmesi sonucu, tüm dünyada mevsimsel enfeksiyonlarda büyük düşüş yaşandı. Çünkü aynı yolla yayılan bulaşıcı solunum yolları hastalıkları ile mücadelede, benzer önlemler işe yarıyor ve grip, Covid-19 kadar bulaşıcı da olmadığından önlemler grip vakalarında büyük etki yarattı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) de aynı görüşte. Ayrıca grip aşısı yapanların sayısının artması da azalmada etki etmiş olabilir.

Başka bir varsayıma göre, Covid-19’a neden olan SARS-CoV-2 virüsünün geniş bir kitleye yayılması, insanların diğer virüslere karşı bağışıklığını güçlendirmiş olabilir. Bazı çalışmalar Covid-19’u atlatmış kişilerin influenza gibi yaygın virüsleri taşıma olasılığının düşük olduğunu gösteriyor. Ancak bu sadece bir varsayım. 

DSÖ belirli tarihler arasında grip belirtisi gösteren 800’ün üzerinde kişiden örnek alındığını ancak bunların hiçbirinde gribe rastlanmadığını belirtiyor. Tabii ki bu, hastalığın tamamen bittiği anlamına da gelmiyor. 

Yani grip vakalarının azalmasının, testlerin manipüle edilmesiyle hayata geçen küresel bir komplo ile ilgisi yok. 

PCR testinin mucidi testin hastalığı tespit edemeyeceğini söylemedi

Neden mi? Çünkü PCR metodu, belli bir virüsün tanımlanmış genetik yapısına bakıyor. Yani orada olmayan başka bir virüsü tanımlaması mümkün değil. 

Dünyanın her yerinde kullanılan bu test yöntemi, virüsün solunum yollarındaki varlığını tespit edebiliyor. Zaten PCR, test edilen kişinin genetik materyalini almak için de tasarlanmadı; solunum yolundan alınan örnekle virüsün genetiğini yani RNA’sını tespit ediyor. Testin çalışma prensibi de bu. Bunu da laboratuvarda alınan numuneye, çeşitli kimyasallar uygulayarak yapıyor. 

Dolayısıyla enfekte olduğumuzda her ne kadar hata payı olsa da, hastalığı tespit etmede PCR testi önemli bir yol. Teyit, bu konuda daha önce ortaya atılmış birçok iddiayı da yanlışladı.

PCR testini icat eden ve 2019 yılında hayatını kaybeden doktor Karl Mullis iddia edildiği gibi, PCR testlerinin bulaşıcı hastalığı tespit edemeyeceğini de söylemedi. Mullis’in teste dair açıklamaları 1996 yılında AIDS ve HIV virüsü hakkında yazılmış bir makaleye dayanıyor.

Mullis, makalede HIV üzerinden, PCR’ın virüslerin genetik dizilerini tespit ettiğini, ancak virüslerin kendisini tespit edemediğinden, maddeleri nicel değil, nitel olarak tanımladığından bahsediyor. Makaledeki sözleri şöyle aktarılmış: “PCR, maddeleri niteliksel olarak tespit etmeye yönelik ancak doğası gereği sayılarını tahmin etmeye uygun değil. Viral yük testlerinin aslında kandaki virüslerin sayısını saydığına dair yaygın bir yanlış izlenim olsa da, bu testler bağımsız, bulaşıcı virüsleri hiçbir şekilde tespit edemez; sadece bazı durumlarda yanlış bir şekilde HIV'e özgü olduğuna inanılan proteinleri tespit edebilirler. Testler, virüslerin genetik dizilerini tespit edebilir, ancak virüslerin kendilerini tespit edemez.” 

Sözlerinin devamında da PCR’ın, virüsün genetik sekansını seçtiğinin altını çiziyor. Bu şu demek: PCR testi, örnek alınan yerde virüsün varlığı ya da yokluğu hakkında bilgi veriyor. Ancak bu virüsün sayısı, yoğunluğu, aktif ya da inaktif olup olmadığı hakkında bir bilgi vermiyor. Tam olarak bu nedenle, yüzeyler ve başka yerlerde de bu metot kullanılıyor. Örneğin kanalizasyon sularından alınan örneklere de PCR metodu uygulanıyor. Ancak bunlar büyük ihtimalle bulaşıcı olmayan, insan bedeninden atılmış virüs kalıntılarından ibaretler.